Anasayfa > Köşe Yazıları  >  AĞA KIZI

AĞA KIZI



Başkalarının hayatlarından dersler çıkartma imkânı buluruz zaman zaman. Onların hayat hikâyesi, “Neler yaşıyor insanlar.” dedirtir bize. Yaşadıkları ibret, kulağımıza küpe olur. Hiç ummadığım anda çıktı, size anlatacağım hikâye karşıma. Düşünüp dersler çıkarttım kendimce. Bunun için sizlerle paylaşmaya karar verdim.

İş çıkışı yolumun üzerindeki çocuk parkında, kamelyalardan birine oturdum. Açık havada biraz durma ihtiyacı hissetmiştim. Benden beş dakika sonra yaşlı bir teyze geldi. “Oturabilir miyim evladım?” Dedi. “Tabi ne demek buyur teyze.” Diyerek yer gösterdim. Yedi yaşındaki torununu parka getirmiş. O oynarken, dinlenmek için bir yer ve muhabbet edecek birilerini arıyordu belli ki. Benimse sadece saygıyla dinleyecek kadar gücüm kalmıştı, biten günün ardından. Fark etmiş olacak ki çok soru sormadı. Az zaman sonra elli yaşlarında bir bayan gelip, “Oturabilir miyim?” dedi. Teyze, “Tabi evladım, buyur otur.” dedi. Bakışlarını bana yönelttiğinde, başım ile onay işareti yaparak, “Tabi” dedim. Yaşlı teyze, muhabbet edecek birinin gelmesine sevinmişti. Gecikmeden sorularını ardı ardına sıraladı. “Nerede oturuyorsun kızım?”,

“Bu mahallede oturmuyorum.”,

“Burada ne yapıyorsun?”

“Sular İdaresinde işim vardı. Sonra dolaştım biraz. Burada da dinleneyim dedim. Canım eve gitmek istemiyor hiç.”

“Bir kadının canı eve gitmek istemiyorsa, evde onu bekleyen sorunlar var demektir. Yoksa evi kadının cennetidir.” Dedi.

“Sorun da ne demek teyze, evde bekleyen derdim var. Hem de ne dert?”

“Anlatmak istersen dinlerim kızım.” Teyzenin bu cümlesinden sonra “Yok artık, on dakikadır tanıdığı birine derdini anlatacak değil ya. Teyze de iyice meraklı çıktı.” diye düşündüm. Ama düşündüğüm gibi olmadı.

“İsterim valla teyze. Anlatmazsam çatlayacağım çünkü. Komşularıma, akrabalarıma dedikodu olur diye anlatamıyorum. Sen beni tanımazsın, bilmezsin. Belki de bir daha hiç görmeyeceğim seni. Anlatayım da biraz rahatlayayım.” O an yaşlı teyzenin boşu boşuna değil de tecrübelerinin ışığında konuştuğunu anladım. Kadın o kadar doluymuş ki hemen anlatmaya başladı.

“Ben bir ağa kızıydım. Kocamı çok sevdim. Evlenmek istediğimizde babam razı gelmedi. Ama kaçarım korkusuyla, ele güne rezil olmamak için onay verdi. ‘Sen bu adamla mutlu olamazsın kızım. Bu adam eş değil sırtını yaslayacak bir yer arıyor. Benim zenginliğime güvendiği için seninle evlenmek istiyor. Ben bu evliliğe razı değilim. Ama yine de evlenmek istersen, evlenirken sana epey altın ve para veririm. Kocan sana bakmazsa onlar sana yeter. Ama bir daha bu kapıya dertle ya da bir şey istemek için asla gelmeyeceksin. Hatta mümkünse bayramdan bayrama, düğünden düğüne geleceksin.” Dedi. O kadar çok seviyordum ki babamın dediklerinin önemini anlayamamıştım. Sevinçle ‘tamam’ dedim. Aradan beş sene geçti. O beş sene içinde iki erkek bir kız evladım oldu. Ama kocam neredeyse hiç çalışmıyordu. Babamın bana verdiği onca altın, para da suyunu çekmişti. Kayın babamların evine taşınmak zorunda kaldık. Bir gün kaçak olarak Almanya’ya gideceğini söyledi. Gitti, iki yıl gelmedi. O arada kaynanamın gözleri görmez oldu. Evin bütün yükü bana kaldı. İki yıl sonunda geldiğinde boşanalım, orada Alman bir kadınla evlenip çalışma izni alacağım. Daha çok kazanıp sizleri de yanıma aldıracağım dedi. İnandım, nikahımı verdim. Bu sefer dört yıl hiç gelmedi. Sadece para gönderiyordu. Ama bana değil babasına gönderiyordu. Allah’tan kayınbabam iyi biri idi de bizi mahrum etmiyordu. ‘Çocuklarının ihtiyacı görülüyor ya sabret ağa kızı.’ Diyordum kendi kendime. Derken kayınbabam kötürüm oldu. Bütün yük omuzlarıma bindi. Kaynanam kör, kayınbabam yürüyemiyor. Çocuklar desen en büyüğü on yaşında daha elleri iş tutmaz. Onca yükün içinde kaldım mı bir ayvaz? Neyse dört yılın sonunda epey para ile geldi. Bir apartman alalım dedi. İzni süresince istediği gibi bir yer bulamadı. Kardeşine vekaletname bıraktı öyle bir yer bulursan alırsın diye. Kayınbabama da parayı bıraktı. Gel zaman git zaman tam eşimin istediği gibi bir yer çattı. Devir işlemleri olacağı zaman kayın babam kayınıma, ‘Gelini de tapuya getir. Tapuları müşterek çıkartacaksınız. Kaç yıldır bize o bakıyor. Oğlum kazandı ise gelin de burada çocuklarını büyüttü, bize baktı. Tapular ikisinin üzerine çıkacak. Yoksa o bu evleri dönüş yapınca satıp satıp yer. Çocuklarına da hiçbir şey kalmaz. Onca yılın emeği heba olur. Lafımın üzerine laf koyamaz. Korkma, dediğimi yap.’ Dedi. Tapular müşterek çıktı. Dönüş yaptığında babasına bir şey diyemedi ama yıllarca eziyet etti, burnumdan getirdi. Anası babası öldü. Baktıklarım unutuldu… Şimdi çocuklar büyüdü, evlendi. Oğlanlarla aynı binadayız. Ona rağmen alıcılar, emlakçılar getirdi. Kendi hissesini satacakmış. Ben de şerh koydurttum. Kâğıdı gelince deliye döndü. Geceleri uyumuyor. Bir gece yastık elinde tam tepemde buldum. Korkudan öldüm. Oğlanlara da bir şey diyemiyorum. Beni öldürecek diye çok korkuyorum. Geceleri uyumuyorum. O evde yokken gündüz uyuyorum. Yüzüme nefretle bakıp ‘pislik’ diyor. Oysa canım babamın sözünü dinleseydim, kadrimi kıymetimi bilen biri ile yuva kursaydım. Babamın desteğini hep arkama alsaydım. Dünya kötüsü olsalar da ezemezlerdi beni ağa kızıyım diye. Babamı ezip geçtim. Aslında kendim ettim kendim buldum… Ya teyze, can korkusu taşıyorum can… Kimselere bir şey diyemiyorum.” Dedi ve derin derin nefes alıp verdi. Yaşlı teyze ağzını açıp bir şeyler diyecekti ki hemen kalktı. “Benim artık gitmem gerekiyor.” diyerek hızlı hızlı yürüdü.

       Anlattıkları film senaryosu gibiydi. “İnsanlar neler yaşıyor?” dedirtiyor. Kadının hayatı gösteriyor ki büyüklerin tecrübelerini yabana atmadan bize dediklerini reddetmeden önce iyice düşünmemiz gerekiyor. Onların tecrübeleri bizi yaşayacağımız bir sürü kötülükten koruyabilir. Kadının hayatı yine gösteriyor ki ne olursa olsun, evlatlarımızı asla bir başına kendi kaderine bırakmamalıyız. Ne zaman ihtiyaçları olsa kapımızı çalabileceklerini bilmeleri; bizim yanlarında, arkalarında, hayatlarında en büyük destekçisi olduğumuzu hissetmeleri gerekiyor.

       Nice hayatlar kulağımıza küpe olabilecek öğütlerle dolu. Duyduğumuz, okuduğumuz her hayat hikâyesi hayatımızın bir anında mutlaka işimize yarar. Ağa kızı gençlik heyecanı ile karşısına çıkan kötüyü görememiş. Ağa ise gurur edip kızına sahip çıkmamış. Allah bizi hep iyilerle karşılaştırsın. Gurur evlatlarımız ile aramızda engel olmasın.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır