Anasayfa > Köşe Yazıları  >  MELİHA HANIM O EŞARBI NEDEN TAKMADI?

MELİHA HANIM O EŞARBI NEDEN TAKMADI?



Hayata bakış açımız kim olduğumuzu belirler. Durup baktığımız yerden nasıl görüyoruz hayatı? Olayları nasıl yorumluyoruz? İnsanları nasıl algılıyoruz? Çevremizde ya da kilometrelerce ötede yaşananlara tavrımız nasıl? Empati kurup acı çeken insanlar için bir şeyler yapabiliyor muyuz? Elimizden gelen yok ise en azından dualarımızda yer verebiliyor muyuz? Çekilen onca acıya sızlayan bir vicdanımız, mutlulukları yansıtacak gücümüz var mı? Bu ve bunun gibi sorulara cevabımız kim olduğumuzu, nasıl bir karaktere sahip olduğumuzu söyler. Soruların gerçek cevaplarını sadece biz biliriz. Ve bu cevaplar sadece bize söyler kim olduğumuzu. Sahi ne söylüyor cevaplarımız? Kimiz biz?

       Geçtiğimiz yıllarda bir anneler günüydü, Meliha Hanım’a çocukları çok güzel, ipek bir eşarp almışlardı. Meliha Hanım’a verdiklerinde, hediyesine şöyle bir baktı. Gösterişli, özel çantasından çıkarttı, özenle paketi açtı. Birer ucundan iki eliyle tuttuğu eşarbı kollarını havaya kaldırarak masanın üzerine açtı. Öylece baktı. Evlatları sevinip duygulandığını sandılar. Evet Meliha Hanım duygulanmıştı ama sevinçten değil. Onun aklına bambaşka şeyler gelmişti. Meliha Hanım gözlerini eşarptan bir türlü alıp bakışlarını çocuklarına çeviremiyordu. Çocuklarından biri,

“Paralarımızı biriktirdik. Babam da yardım etti. Sonunda sana hak ettiğin gibi en güzel hediyeyi aldık. Hem de markalı. Bak markasına.” Bu sözden sonra,

“Markasına bakıyorum evladım. Ondan gözümü alıp size dönemiyorum ya.” Diğer çocuğu,

“Çok beğendin dimi anne. Şimdiye kadar sana aldığımız en güzel en pahalı hediye. Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun canım annem.” Sonunda bakışlarını eşarptan alıp evlatlarının yüzünde gezdirebilmeyi başarmıştı Meliha Hanım. Evlatlarının gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.

“Benin çok mutlu ettiniz. Bu çok güzel bir hediye. Hele paralarınızı benim için biriktirip iş birliği ile hareket etmenize bayıldım. Siz harika çocuklarsınız. Sizin gibi evlatlara sahip olduğum için çok şanslıyım. Ancak şimdiye kadar bana verilen en güzel hediye bu eşarp değil sizlersiniz. Sizi verdiği için Allah’a ne kadar şükretsem az gelir. Ama ben bu eşarbı takamam.” Son cümleye kadar tebessüm halinde olan çocukların yüzünü son cümleyi duyduklarında şaşkınlık kapladı. Öyle kapladı ki sadece “Neden?” diyebildiler. Meliha Hanım kırılıp incinmelerinden korkuyordu ancak bu konudaki fikirlerini evlatlarına anlatmalıydı. Onların yeni yeni şekil almaya başlayan karakterlerinde bu bakış açısı mutlaka yer etmeliydi.

“Canım, gözümün nuru evlatlarım. Bu eşarbın fiyatını biliyorum. Anneler günü için indirimde olduğunu da tahmin ediyorum. İndirimli hali bile olsa bu eşarbın fiyatı oldukça fazla. Ben bu eşarbı takamam. Eğer takar isem başımda ateş taşıdığımı düşünürüm hep.” Çocuklar aynı anda,

“Ama neden anne?

“Evladım dünyada binlerce belki de milyonlarca aç insan var. Bırakın böyle pahalı kıyafetleri, yiyecek ekmeği, içecek suyu olmayan bir sürü insan. Dünyada öyle insanlar var iken ben bu fiyattaki eşarbı takamam, vicdanım sızlar. Hem şimdiye kadar siz benim böyle bir eşarp taktığımı gördünüz mü?”

“Hayır görmedik. Zaten onun için aldık. Annemin de canı markalı giyinmek ister diye düşündük.”

“Canım evlatlarım. Düşünceli evlatlarım. İnsan güzel giyinmeli, kaliteli giyinmeli tabi ki… Ama güzel, kaliteli giyinmek demek markalara kucak dolusu para vermek demek değildir. Aldığınız eşarbın dörtte bir belki de altıda bir fiyatına gayet kaliteli eşarplar alabiliyorum.” Dünyada onca aç varken ben bu eşarbı takamam. Sizden özür dileyerek iade etmenizi istiyorum.”

“Anneciğim siz zaten yardım yapan insanlarsınız. Bu eşarbı takmaman dünyada aç olan insanları doyuracak mı?”

“Hayır doyurmayacak tabi ki ama takamam. (Eşarbı göstererek) Şuncacık şeye verilen parayı bile bile, dünyadaki açları bile bile ben bu eşarbı takamam. Hem bu eşarbı taktım diye özenip birisi bile onca para verip alsa vicdanım iki katı sızlar. Bu eşarbı takmam benim karakterime, savunduğum değerlerime ters evladım. Elbette ki marka karşıtı değilim. Sırf marka diye bir ürüne bu kadar para verilmesine karşıyım. Allah dünyada herkese yetecek kadar nimet yaratmıştır. O nimetleri doğrudan açlara verecek kudreti de vardır. Lakin ortada imtihan diye bir sır var. Bu eşarbı takarsam imtihanın sırrını görmezden gelirim ve imtihanı kaybederim. Dünyada uçurum boyutuna erişmiş bir gelir dengesizliği var. Bunun en büyük sebebi her zaman en iyisinin en güzelinin en pahalısının kendisinin hak ettiğini düşünen insanlardır. Oysa her insanın hakkıdır bunlar. En az kendimiz kadar başkalarının da hak ettiğini düşünmez isek imtihanın sırrına nasıl vakıf oluruz? Sizden tekrar çok özür diliyor ve affınıza sığınıyorum. Bu eşarbı takamam. Bu konuda çok hassasım. Sizin de yetişkin bireyler olduğunuzda aynı hassasiyeti taşımanızı istiyorum. Eğer bugün bu hediyeyi kabul etseydim, bu konuda ne kadar hassas olduğumu fark etmeniz imkânsız olacaktı. Ve sıradan bir durum gibi algılayacaktınız. İleride bu hassasiyeti kazanmanız çok zor olacaktı. Sizi üzmek istemezdim. Kusura bakmayın evlatlarım.” Meliha Hanım’ın açıklamalarından çocukları etkilenmişti. Onun hassasiyetini anlayıp saygı duyarak, “Eşarbı iade ederiz anneciğim sen üzülme.” Dediler.

       Meliha Hanım’ın tepkisi bize yersiz ve abartılı gelebilir. Ancak bu kadar duyarlı olabilmesinin takdire şayan olduğunu düşünüyorum. Çok kişinin sahip olamadığı empati yeteneği, yeteneğinin doğrultusunda gelişen hassasiyeti ve bu hassasiyetini çocuklarının karakterine, onların üzülmesi pahasına da olsa, işleme gayreti onun nasıl bir insan olduğunu gözler önüne seriyor. Başta söylediğim cümleyi tekrarlamak istiyorum. Bakış açımız kim olduğumuzu belirler. Hayata baktığımız açının her daim insanlık yararına olmasını diliyorum.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır