Anasayfa > Köşe Yazıları  >  NEDEN YORGUNUZ?

NEDEN YORGUNUZ?



Gelişen ve değişen dünyanın içinde ne çok yuvarlanıyoruz değil mi? Durup kendimizi dinlemeye, dinlenmeye ne çok ihtiyacımız var. Bu günlerde kime rastlasam ‘yorgunum’ kelimesini duyuyorum. “Yorgunum kardeşim.”, “Yorgunum arkadaşım.”, “Yorgunum çok yorgunum.” Bu cümleler eksik olmuyor hayatımızın yörüngesinden. Diyalog kurduğum kişi söylüyorsa bu cümlelerden birini, nedenini soruyorum. Pek çözüm bulamasam da yalnız olmadığını hissettirmeye çalışıyorum. Yazıyı okurken, “Ben de çok yorgunum.” Dediğinizi duyar gibiyim. Keza son zamanlarda aksini söyleyene pek rastlamadım.

       Yorgunluğumuzun yegâne sebebi çok çalışmamız mı? Farkına varamadıklarımız mı bizi yoruyor? Kişileri ve olayları kontrol altında tutma isteği, hayatın akışına direnç göstermeye çalışmak, hayır diyememek, kaldırabileceğimizden fazla iş yükü yüklenmek, gelecek kaygısı, başkalarının yerine düşünme çabası, kıyaslama yapmak, başkalarından üstün görünmeye ve olmaya çalışmak, başaramama korkusu, belirsizliklerden duyulan rahatsızlık, olumsuz düşüncelerden kurtulamamak, sabit fikirli insanlarla uğraşmak, anlaşılmamak, negatif insanların etkisinde kalmak vb… Uzmanların belirlediği bu başlıklardan hangileri yorgunluğumuzun sebebi bilemiyorum. Ancak iki hanımefendinin konuşmalarına şahit oldum. Onların konuşmalarında uzmanların dediklerinden çok daha elle tutulur bir sebep çıktı karşıma. Gelin birlikte dinleyelim.

“Çok yorgunum arkadaşım. Sadece beden olarak değil ruhum da çok yorgun.”

“Al benden de o kadar. Ben de aynı şekildeyim.”

“Sabah ezanında kalkıyorum. Kahvaltıyı, çocukların kıyafetlerini hazırlıyorum. Eğer o gün yemek yoksa akşam için yemek yapıyorum. Çocukları doyurup, okula bırakıyorum. Sağ olsun bazen eşim bırakıyor. Oradan koşturarak işe gidiyorum. Bütün gün ayak üstünde çabalıyorum. Allah’tan saat üçe kadar çalışıyorum. Çıkışta çocukları alıp eve gidiyorum. Akşam sofrasını hazırlıyorum. Bu arada bazen ödevlerine yardım ediyorum çocukların. Hiçbir şey zoruma gitmiyor da ben o kadar uğraşırken kimse bilmiyor. Hele çocuklar kavgaya tutuştuğu anda çaresizlikten ne yapacağımı bilemiyorum. Bağırsam da dinlemiyorlar bazen. Dövmek olmuyor. Babalarına şikâyet etsem o hepimizden yorgun geliyor. Yemeğimizi yiyip, mutfağı topluyoruz derken yatma saati geliyor. Yorgunluktan nasıl sabah oluyor bilmiyorum. Her gün bu döngüyü yaşamak bir zamandan sonra insana yorgunluk, bıkkınlık veriyor. Bazen kendimi yaşamayı unutmuş ya da bir yerlerde unutulmuş sürekli çalışan bir saat gibi hissediyorum.”

“Bende de durum farklı değil arkadaşım. Bazen ‘Çalışmayı bırakayım işten çıkayım.’ diyorum. Ama hayat şartları malum o zaman da ‘Değirmen nasıl dönecek?’ diye düşünüyorum. Memleketteyken böyle miydi? Birazını ben yaparsam birazını kayın anam yapıyordu. Orada da çalıştığım olmuştu. Ama en azından evde kayın anam yapıyordu işlerin çoğunu. Çocuklar bir yaramazlık yaptığında, kızıp bağırsam dedelerinin babaannelerinin yanına kaçıyorlardı. Onlarla konuşurken biraz sakinliyorlardı. Dövmesem de döverim diye korkutuyordum. Onlarda babaannelerinin, dedelerinin koltuk altına girip siniyorlardı. Büyüklerinden bir iki öğüt dinliyorlardı hiç olmazsa. Bir zaman sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldığımız yerden devam ediyorduk. Şimdi kızsam, bağırsam koltuk altlarına sığınacakları kimse yok. Öğüt verecekleri yok. Kızsam olmuyor. Anlayacağın gurbette bütün yük bizim omuzumuzda. Yükümüzü hafifletecek kimsemiz yok. Ondan çok yoruluyoruz arkadaşım ondan.”

“Doğru söylüyorsun. Biz de memlekette bu kadar yorgun olmuyorduk. Bir yere gitmek istesem büyüklere bırakıyordum çocukları işimi halledip geliyordum. Hiç acele falan da etmiyordum buradaki gibi. ‘Nasıl olsa çocuklar emin ellerde.’ Düşüncesinin rahatlığı vardı üzerimde. Burada öyle mi? ‘Çocuklar okuldan çıkana kadar halledeyim.’ ‘Evde yalnız bırakmak zorunda kaldım hemen gideyim’ evhamıyla koşturup duruyoruz. Tabi ki çok yorgun oluruz.” 

       Bu iki hanım kendi hayatlarından örnekle izah edivermişlerdi bir çoğumuzun yorgunluk sebebini. Elbette ki bütün hayatlar ve imkânlar aynı değil. Doğal olarak etkilendiğimiz, yorgunluğumuzun kaynağı da aynı olamaz. Ancak burada hanımefendiler çok güzel bir konuya değindiler. Değişen aile yapımız. Çocukların sorumluluklarını, hane büyükleriyle paylaşmanın rahatlığına değindiler. Zor gibi görünse de büyük ailede yaşamak sorumlulukları paylaşmak demektir. Bu da kişi başına düşen yükü hafifletir. Psikolojik yönden rahatlama imkânı sağlar. Şimdilerde uzman desteği ile edindiğimiz birçok bilgiyi büyüklerin tecrübesi ile yorulmadan hayatımıza uygulama şansı doğar. Ömrü boyunca çekirdek ailede yaşayanların bu değerlendirmeyi yapamaması doğaldır.

       Değişen aile yapımız, sorumluluklarımızı birçok yönden artırıyor. Bu da bizi yorgun ve bezgin bırakıyor. Ekonomik gücü yerinde olanlar, sorumluluklarını ücretli yardımcıları vasıtasıyla paylaşabiliyorlar. Ancak “Aile büyükleri kadar güvenilir mi?” sorusuyla boğuşarak alıyorlar yardımlarını. Bir nevi bu da düşünce ve ruh dünyamızda yorgunluk yaratıyor.

       Umarım yorgunluğumuz hayatımız boyunca sürmez. Ailelerimizin güven ortamında, hayatın akışına direnç göstermek zorunda kalmadan, huzurla geçer ömrümüz.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır