Anasayfa > Köşe Yazıları  >  YAŞAMAK ZOR ZANAAT…

YAŞAMAK ZOR ZANAAT…



       Yaşamak zor zanaat… Ömrümüzün hemen hemen her evresinde dedik belki de bu cümleyi. Hayat mücadelesinin zorlayan yanlarında, insan ilişkilerimizde, dile getirmekte zorlandığımız durumlarda, anlaşılmadığımızda, karşımızdakini anlamakta güçlük çektiğimizde, çocuk yetiştirirken, değerlerimize sahip çıkmaya çalışırken, dirayet göstermekte zorlandığımız anlarda, acizliğimizi arz etmekte bile aciz olduğumuz zamanlarda, büyük hengamelerde, iş hayatında, trafiğe tahammül edemediğimiz durumlarda bile… Mutlaka hayatımızın bir evresinde kullandık bu cümleyi ya da bu cümleyi çağrıştıran muadillerini.

       Evet yaşamak zor zanaat. Ondan daha zor olanı ise insanlığımızı, hassasiyetimizi, kibarlığımızı, merhametimizi kaybetmeden yaşamayı ve yaşatabilmeyi başarmak. Bunu başarırken de doğru olanı iyi olanı ardımızdan gelen nesle sevdirerek çıkabilmek ömür merdivenlerini. Ömrü bir merdivene benzetirim çocukluğumdan beri. Merdivenin en tepesine geldiğimizde birisi bizi arkamızdan itecek. Eğer iyilik ve güzellikle güçlendirdiğimiz kanatlarımız var ise göklere yükselecek ruhumuz. Uçarak cennete ulaşacak. Eğer kötülükle, günahla ve umursamazlıkla doldurduğumuz ağır bir çuvalımız varsa, merdivenden itildiğimizde yere çakılacağız. Öyle gözle gördüğümüz gibi değil, yüzbinlerce kilometre yerin dibine çakılacağız, cezalandırılmak üzere… Çocukluğumdan beri hayat ve ölüm arasındaki ilişkiyi bu ömür merdiveni ile şekillendiririm beynimde. Ne kadar doğru bilemiyorum. Ancak iyilik ve güzelliği tercih etme çabası aşıladı bu şekillendirme bana.

       Sosyal medyada ve gündelik hayatta çokça duyduğum, okuduğum söylemler var. “Kendinden fazla kimseyi önemseme… Sana değer vermeyene sen de değer verme… Fazla mütevazi olma gerçek sanırlar. Vb.” bunlar ve bunlara benzeyen enaniyeti, kibri aşılayan cümleler. Bu cümleler öyle ürkütücü ki… Çok sevdiğim, ilmine güvendiğim bir hanımefendi, Ötenazi videoları seyrettiğini ve çok ürkütücü olduğunu, bazı ülkelerde ötenazinin serbest olduğunu söylemişti. Ötenaziyi, onun tavsiyesiyle başka bir hafta nasip olursa kaleme alacağız. Burada dile getirmeye çalıştığım, topluma özellikle de gençlerin içine salınan bu cümleleri, ötenazi yapılırken verilen, o acı çektiren zehre benzetiyorum. Böyle cümleler toplumda değer verilen her şeyi bırakıp sadece kendisine değer verenleri onaylayan insanlar oluşturmasına neden olur. Böyle insanların çokluğu ise toplum yapısını felç eder. İnsani, milli, dini değerlerin katili olur. Kültürümüz, sosyal yapısının güçlü oluşuyla, yardım ve hoşgörü damarlarının canlı olmasıyla, birlikten kuvvet doğar nidasıyla yüzyıllara hükmetmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) her insanla ayrı ayrı ilgilenmiştir. Taşlarla karşılansa da insanlara karşı hassas tavrından, merhametinden, iyiye davetinden asla vazgeçmemiştir. O insanları kendilerinden fazla dert edinmiştir. Bizim rehberimiz ve kültürümüz böyle güzel ve canlı iken “Kendinden başkasını önemseme… vb.” cümleler katilimiz olmaz mı? Bunu dert edinmemiz gerekir.

       Kendimizden başkasını düşünmek de insanlık görevimizdir. En çok da kültürümüzden, dinimizden, örf ve adetlerimizden kopanları dert edinmeliyiz. Kopmak üzere olan bağlarını güçlendirmeye çalışmalıyız. Bazen bağların kuvvetlenmesi için kontrollü bir şekilde gevşetmek gerekir. Gerekir, çünkü kopmanın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatarak değil hissederek görmelerini sağlamaktır kimi zaman çözüm. Burada tekrar vurgulamak isterim ‘kontrollü’ bir şekilde. Tehlikeli ve zor bir yöntem ancak bazen bu yöntemleri uygulamak zorunda kalırız. “Hayat zor zanaat.” Diyerek, dualara sarılarak uygulamak zorunda kalırız…

       Burada merceği yine kendimize çevirmek istiyorum. Bizim arkamızdaki ya da yanı başımızdaki nesil kopmak üzere ise değerlerinden, örfünden, adetinden bunda bizim mutlaka payımız vardır. Hele ki bu kişi bizim evladımız, yakınımız ya da gözünün önünde örnek teşkil ettiğimiz bir kişi ise onun bu kopma faciasında mutlaka bizim bir suçumuz vardır. Kendimizde hiçbir suç bulamıyorsak bile, “Demek ki ben eksik yaşamışım. Demek ki bir yerlerde hata yapmışım. Onun sevgisini kazanamamışım ki benim taşımaya çalıştığım değerlerden vazgeçebiliyor. Ben sevdirememişim. Ben örnek olamamışım. Hatalı ve eksik davranmışım. Boş verdiğim, üzerinde yeteri kadar durmadığım konular olmuş. Sevdirmek yerine zorlamayı ve korkutmayı seçmişim. Belki de sevgiyi işlemek yerine, ayıplanma korkusunu kalbine kazıdım. Bir yerlerde hata yaptım. Hatamı bulmayım ve geç de olsa düzeltmeye çalışmalıyım.” diyerek kendimizi incelemeye almalıyız.

       Bir genç kız var… Yıllardır örtülü… Kendisi istemese de ailesi örtünmesi gerektiğini söylemiş. O da kırmamış örtünmüş. Şimdi üniversite sınavına hazırlanıyor. Açılmak istediğini ailesine söylemiş. Ailesi ‘olmaz’ demiş. Çevresinin hep örtülü olduğunu, açılmasının ayıp ve günah olduğunu, kesinlikle izin vermediklerini söylemiş ailesi. Genç kız, “O zamana üniversiteye gittiğimde açılırım, sizin yanınıza gelince örtünürüm. Buna nasıl engel olacaksınız?” demiş. Aile kara kara düşünmekte. Yıllardır vermeye çalıştıkları eğitimi reddediyor gözlerinin nuru. Onların cephesinden bakınca haklılar. Gerçekten çok zor bir durum. Dedik ya ‘Yaşamak zor zanaat.’ hele böyle durumlarda daha da zor. Ancak zorla güzelliğin olduğu da görülmedi daha.

       Burada genç kızı dinlemenin gerektiğini düşünüyorum. Açılmak istemesinin sebeplerinin sorulması gerektiğini de. Lakin sorgular gibi değil. Soruna çözüm aranıldığını hissettirerek sorulması gerektiğine inanıyorum. Hiç çözüm bulunamazsa, üniversiteye gitmeden daha ailesinin yanındayken bu isteğinin yerine getirilmesi gerektiği kanaatindeyim. O genç evladımızın kalbine sevgi tohumu ekilmişse, bir zaman sonra o tohumun yeşermesi için çaba göstereceğini umuyorum.  Diğer türlü zorlayarak işlerin daha kötüye gitmesi muhtemeldir… Bunlar sadece benim fikrim. Bu konuda uzman desteği alınmasının en doğru karar olduğunu vurgulamak isterim.

       Yaşamak zor zanaat… Nesillere örnek olarak, değerleri sevdirerek yaşayabilmek daha zor zanaat. Umarım bizden sonrakilere örnek olabilecek hayatlar yaşama gayretimiz muvaffakiyetle sonuçlanır.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır