‘Fatih Terim Fonu’ davasında şikayetçilerden takipsizlik kararına itiraz
Yüksek kar getirili özel ‘Fatih Terim Fonu’ vaadiyle aralarında Arda Turan, Fernando Muslera ve Emre Belözoğlu gibi isimlerin de bulunduğu pek çok kişiyi dolandırdığı iddia edilen Seçil Erzan davasında bazı şikayetçiler, ‘bankacılık zimmeti’ suçuna ilişkin verilen takipsizlik kararına itiraz etti.
Yüksek kar getirisi bulunan güvenilir bir fon olduğunu ve Fatih Terim gibi isimlerin de bu fona dahil olduğunu söyleyerek aralarında tanınmış futbolcular Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu ve Selçuk İnan’ın da bulunduğu 19 kişiyi yaklaşık 25 milyon dolar ile 7 milyon 384 bin lira dolandırdığı iddia edilen Şube Müdürü Seçil Erzan’ın davasında yeni detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 19 Ekim 2023’deki takipsizlik kararında, BDDK’nın 14 Ağustos 2023 tarihli ‘5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 162. maddesine göre yazılı başvuruda bulunulmasına yer olmadığına’ kararı gerekçe gösterilmiş, kurum tarafından savcılığa yazılı başvuruda bulunulması şartının yerine getirilmediği belirtilmişti.
Olaya ilişkin bazı şikayetçilerin, avukatları aracılığıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK)’ ‘5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 162. maddesine göre yazılı başvuruda bulunulmasına yer olmadığına’ ilişkin kararın iptali için İdare Mahkemesi’ne başvurduğu ortaya çıktı.
İdare Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde, BDDK’nın 14 Ağustos 2023 tarihli ve 10648 sayılı ’Yazılı başvuruda bulunulmasına yer olmadığına dair’ verilen kararının kanuna ve hukuka aykırı olduğu belirtilerek, idarenin savunması beklenmeden yürütmenin durdurulması talep edildi. Dilekçede ayrıca, ‘’Sonradan telafisi imkansız zararlara uğramaması adına yürütmenin durdurulması kararı verilmesi zaruridir. Karara konu rapor içeriğinde bu kadar net tespitlere yer verilmesine rağmen idarenin bankayı koruyucu bir yaklaşımla rapor içeriğine ters düşen bir sonuca vararak ’’yazılı başvuruda bulunulmasına yer olmadığına’ dair takdir yetkisini kullanmasında objektif ve hukuken kabul edilebilir makul, somut bir sebep bulunmamaktadır. Takdir yetkisini gereksiz ve kamu yararını dikkate almayan bir yaklaşımla kullanarak, maddi gerçeğin açığa çıkmasını engellemekte, bankayı koruyucu bir tutum sergileyerek açıkça kayırmakta olup; bu durum hukuk ve mantık kuralları ile açıklanamaz. Hukuka aykırılığı pek çok farklı yönden sabit olan Kurul Kararı içerisinde müvekkilin de bulunduğu pek çok kişinin zarar gördüğü bir olayda, ilgili şahısların zimmet suçu kapsamında soruşturulmasını engellemektedir. Bu durum yukarıda ayrıntılı olarak ele alındığı üzere yalnızca müvekkili ya da zarar gören diğer şahısları değil tüm kamuoyunu derinden etkilemektedir, zira esasen etkilenen ve zarar gören kamu menfaatidir’’ denildi.
Öte yandan bazı şikayetçiler, savcılığın ‘bankacılık zimmeti’ suçundan verilen takipsizlik kararına da ‘iptal davası beklenmeden usul ve yasaya aykırı şekilde tesis edilen ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması’ için itiraz talebinde bulundular. Talep üzerine soruşturma savcılığı, takipsizlik kararını ve ilgili klasörleri İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi.