Bir soru var bugün aklımda. Cevabını kimlerin verebileceğini bilemediğim bir soru. Daha önce de kafamı defalarca yormuştum bu soru üzerine. Dünyanın en ağır yükünü kim taşır? Sorunun cevabı üzerine epeyce kafa yormuştum. Dünyanın en ağır yükü nedir? Önce bu sorunun cevabını bulmak gerekiyordu. Bu sorunun cevabını bulduktan sonra yükü taşıyan kişilerin kimler olduğunu görmek gerekiyordu. […]
Devamını OkuAkıp giden bir zamanın girdabında kendini bulmaya çalışan insanların çağındayız. Kendini bulmaya çalışan inşaların çağı, dedik ama kendini aramayı reddedenlerin sayısının daha fazla olduğu bir çağdır içinde bulunduğumuz yıllar. Kendini aramak gayesi olmadığından kendine yabancılaşan insanların olduğu bir çağ… Kendini aramak, kendini bulmak kelimeleri varsa daha öncesinde yitirilen bir öz var demektir. Bütün dünya için […]
Devamını Okuİşe ruhunu katmak, deyimi her insanın zaman zaman denediği bir olgudur. Bu olguyu layıkıyla hayatlarına işleyenler iki cihanın başarısına ve huzuruna talip olanlardır. “İşe ruhunu katmak.” demek, o işi bütün varlığıyla benimseyerek yapmak demektir. Ruh derindir, estetiktir. Ruhun sınırları yoktur. Ruh, düşünce ve emekle beraber hareket ettiğinde ortaya sınırsız güzellikler çıkar. Ancak burada yazdığımız kadar […]
Devamını OkuŞu karşı evin boş odalarında, Duvarlara sinmiş bir hayalet var. Elinde mum, gece ortalarında, Bucak bucak gezer, birini arar.[1] Bu dörtlük üstat Necip Fazıl’ın “Boş Odalar” isimli şiirinden. Bugün kütüphanenin önünden geçerken “Çile” bana göz kırptı. Aldım elime, rast gele bir sayfa açtım. Bu şiir karşıma çıktı. “Boş Odalar” şiiri ile içinde kimsenin yaşamadığı bir […]
Devamını OkuUsul usul akıyordu dere. Etrafında kurbağalar sefa sürüyordu. Akarken şırıl şırıl nağme çalan derenin suyu artık azalmıştı. Kuraklıktan dere de nasibini almıştı. Dibi yosun tutmaya başlamıştı. Ama kurbağaların keyfi yerindeydi. Sanki uzun zamandan beri bestelerini çalışan bir orkestra gibi düzenli çıkıyordu sesleri. Gün biterken bu orkestraya ağustos böceklerinin sesi ekleniyordu. Hava ne kadar sıcaksa ağustos […]
Devamını OkuŞehirlerin de insanlar gibi karakterleri vardır. Her şehirde her ilçede her kasabada hatta her mahallede farklı hisseder insan. En güzel hisler, mutluluk veren anıların yaşandığı yerlerde hissedilir. İnsanlar mı şehirlere karakterler yükler, olaylar mı? Şehirler mi insanları etkileyip değiştirir? İnsanlar mı şehirleri şekillendirir? Bu soruların net bir izahı yoktur elbette. Her insanda farklıdır cevaplar. Ve […]
Devamını OkuYaz sabahının teni kavuran sıcağı pencereden içeri sızmıştı. Havanın, alevi andıran rüzgârı balkon kapısından evin içine doğru esiyordu. Her esişte evin ısısı, çekilmez bir hâl alıyordu. Ne kadar kurak bir yazdı. Kuraktan nasibini almayan kalmamıştı. Kurtlar, kuşlar, ağaçlar, tarlalar, bağlar, bahçeler her şey kuraktan nasibini almıştı. Evin balkonundan görünen ormanda çam ağaçlarının dışındaki ağaçlar sararmaya […]
Devamını OkuKainattaki her şey yaratıcısının varlığını haykırır. Bir saatin bile ustası varken içinde yer aldığımız bu muhteşem nizamın bir yaratıcısının olmadığını düşünmek yorucu, yıpratıcı ve bunaltıcıdır. Bu düşünce insanın aitlik duygusunu zedeler. Kâinatın muhteşem nizamının içinde zerre kadar da olsa bir yerinin olduğunu bilmek aitlik duygusunun temelini oluşturur. Hele de yüce Allah tarafından yaratıldığını bilmek, henüz […]
Devamını OkuAlnında boncuk boncuk kümelenen terini, elinin tersi ile sildi. Ardından elini gözlerinin üzerine gölgelik yaparak uzaklara baktı. Durduğu yer, üzerine yıllar yılı terini akıttığı evinin hemen yanındaki bahçesiydi. Bahçesi çok büyük değildi ama toprağı verimliydi. Ne ektiyse bol mahsul vermişti. Bu verimli toprak, sadık bir yâr gibiydi onun için. Onu hiç bırakıp gitmemişti. Başını yasladığı, […]
Devamını Oku