BAŞKALARI DA YANMASIN!

Hayat kolay değildir. Bu devirde kendi ayaklarının üzerinde durabilmek ise hiç kolay değildir. Zorlukların içinde bir kolaylık arar insan. Geçinebilmek için kolay para kazanma yollarını arar. Kimilerimiz geçim derdinin içinde kolay para kazanayım derken türlü tuzakların içine düşer. Geçen hafta kolay para kazanmaktan ve kolay para kazanayım derken türlü türlü tuzakların pençesine düşmenin tehlikesinden bahsetmiştik. Ne tevafuktur ki bu hafta böyle bir tuzağa düşen bir hemşerimiz irtibata geçti bizimle. Kısaca onun başına gelenlerden bahsetmek istiyorum kıymetli dostlar. Onun başına gelenlerden bahsetmemin nedeni, dersler çıkartabilmemiz ve hayat yolunda çok daha dikkatli adımlar atmamız içindir.
Özünde iyi bir insan olan, kendi haline, işinde gücünde olan bir insandır bu kardeşimiz. Bir zaman maddi bir sıkıntıya düşüyor. O sıkıntıdan kurtulmanın yollarını ararken iş yerindeki bir arkadaşının internette oynadığı bir oyundan, oyun dediğime bakmayın işin rengi kumara varıyor, para kazandığını görüyor. Arkadaşı kazandığı için kendisi de bu oyunu oynuyor. Oyundan kazandığı meblağı alamıyor. Sonraları oynamaya devam ediyor. Kaybettiğimi kurtarayım, derken daha fazla oyunun tuzağına düşüyor. Bu bataklıkta kendi başına çırpınıyor. Kurtulmak isterken daha büyük borçların altına giriyor. Çaresizlikten intihara kadar sürükleniyor. Şükür ki intihar girişimi başarılı olmuyor. Oyun sonucunda girdiği borcun yüzünden yuvası tehlike altında. Ne yapacağını bilemez durumda bir büyüğüne başvuruyor. Büyüğü el birliği ile onu bu dertten kurtarmanın çarelerini arıyor. İnşallah bir an önce bu sıkıntılarından kurtulur. Feraha kavuşur. Böyle tuzaklara Allah hiçbirimizi düşürmesin. Allah hiçbirimizin yolunu şaşırtmasın. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır çünkü… Onun için böyle tuzaklara düşen insanları yermekten çok onları düştükleri çıkmazların içinden kurtarmanın çarelerini aramamız gerekmektedir. Birlik ve beraberlik içinde destek olarak düze çıkarmanın amacını gütmeliyiz toplumca. Toplum olarak çevremize karşı uyanık ve duyarlı olmalıyız. Olmalıyız ki başkaları da yanmasın. Bu tür tuzakları duyurmalıyız, farkındalık oluşturmalıyız ki bu tuzaklar daha fazla insanımızın canını yakmasın. Yuvalar tehlikeye girmesin…
Aslına bakarsanız insanların bu tuzaklara düşmelerinde tek suçlu kendileri değildir. Maddi, manevi sıkıntılar içinde olan insanlar bir çıkış yolu ararlar. Sıkıntılarını kimseye anlatamadıklarında olmadık yollara başvurabilirler. Günümüzde insanlar maddi sıkıntılarını çevrelerine açamaz oldular. Bir tanıdığım şöyle bir cümle kurmuştu; “Birinden borç istemektense bankadan kredi çekerim daha iyi.” demişti. İnsanlar birbirlerinin dertleri ile dertlenmeyi bıraktıklarından beri toplumsal kopmalar oluşmaya başladı. Bu kopmaların neticesinde çoğu kişi maddi ve manevi sıkıntılarını çevresi ile paylaşamaz oldu. İçinden çıkamadığı durumlarda ise olmadık yollara başvuranların sayısı oldukça fazla. Bu olmadık yollardan birisine özünde iyi olan kardeşimiz başvurmuş. Büyük bir mücadelenin içinde çırpınıyor. Kanuni yollara başvuramıyor. Çünkü bu oyunlar yurt dışından yönetiliyormuş. Allah bizleri, çoluğumuzu çocuğumuzu bu çıkmaz sokaklara girmekten korusun. İdrak gücümüzü artırsın.
Toplumda ilgisizlikten, derdini anlatamamaktan, yalnız mücadele etmekten örselenen ve kendini çaresiz hisseden insanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Bu insanların içinden bazıları çaresizliklerinin çıkmazında öfkelerini büyütüyorlar. Öfkelerini yenemediklerinde suçlara bulaşıyorlar. Bazıları ruhsal olarak çöküyor, psikolojik hastalıklara yakalanıyorlar. Şanslı olanlar kendi durumlarını fark edip tedaviye başlıyor. Şansız olanların ise hastalıkları daha vahim bir hal alıyor. Toplumda birbirimizi gözetmeyişimizin, halimizi hatırımızı gerçekten sormayışımızın faturası ne kadar büyük değil mi kıymetli dostlar?
Çocukluğumda hatırlıyorum birçok kişi annemin yanına derdini anlatmaya gelirdi. Kendi yaşıtı komşusundan, mahallemizin gençlerine kadar anneme derdini anlatmaya gelenler olurdu. Çok iyi bir dinleyici olan annem sadece dinlerdi. Dertlerine çare olabilecek bir durumu yoktu fakat çok iyi dinlerdi derdi olanları. Derdi olanlar da konuştuklarının, konuşulan yerde kalacağını bildiklerinden dertlerini rahatlıkla anlatırlardı. İnsanlar şimdilerde bunun için psikologlara azımsanmayacak derecede paralar harcıyorlar. Yine çocukluğumdan hatırlıyorum insanlar çok rahatlıkla birbirlerinden borç alırlardı. Borç alıp vermenin de bir haysiyeti var, derdi rahmetli babam. Aldığın borcu tam zamanında ödeyesin ki sözün yere düşmesin, derdi. Eskiler mahallelerinde, köylerinde, beldelerinde kimin sıkıntıda oyduğunu bilirlerdi. Ramazanlarda kim sıkıntıdaysa fitre ve zekatlar onun için toplanırdı. Ramazan ayında, “Fakir yok ki fitre ve zekât verecek insan bulamıyoruz.” Cümlesini ya söylemişizdir ya da yakınlarımızdan duymuşuzdur. Gerçekten fitre ve zekât verecek insan kalmadı ise sıkıntısı olanlar neden illegal yolların, olmaz tuzakların pençesine düşüyor? Kendi gözlemlerimin sonucunu söyleyeyim. Gerçekten sıkıntıya düşenler sıkıntılarını söyleyemiyorlar. Zor durumda olduğunu rahatlıkla söyleyenlere ise güven azalmış durumda. Güvenin azalmasının haklı yönleri var elbette. Toplum ikilemlerin içinde, güven duygusundan yoksun vaziyette yaşıyor. Toplumun hepsi için olmasa da genel durum bu yönde.
Toplumdaki kopmalar ne kadar zamanda düzelir bilemiyorum. Ancak ne yapabilirsek kârdır. Sıkıntılar içinde olmaz tuzaklara düşen insanları yermekten çok onları düştükleri çıkmazların içinden kurtarmanın çarelerini aramamız gerekmektedir. Birlik ve beraberlik içinde destek olarak düze çıkarmanın amacını gütmeliyiz toplumca. Toplum olarak çevremize karşı uyanık ve duyarlı olmalıyız. Olmalıyız ki başkaları da yanmasın. Bu tür tuzakları duyurmalıyız, farkındalık oluşturmalıyız ki bu tuzaklar daha fazla insanımızın canını yakmasın. Yuvalar tehlikeye girmesin…
Saygılar sevgiler.