DİLDEN DİLE ANLATILAN YAKUT-U MUSTA’SAMİ’ KURAN’I KERİM

Kıymetli okuyucularım bu yazımızda sizlere mübarek Ramazan ayında olmamız hasebiyle 400 seneye yakın bir süre zarfında uzaktan, yakından dünyanın birçok yerinden ziyaretine gelinen, Sultan İkinci Mahmud Han’ın bizzat onarımda bulunduğu, Evliya Çelebi Seyahatnamesinde uzun, uzadıya bahsettiği 1912 yılına kadar ziyarete açık olan bu Kuran-ı Kerim’i ilk kez Gazete Gebze ailesi okuyucularına özel bir şekilde yazısını kaleme almanın mutluluğunu yaşıyorum. “Tarihe Yön Veren Adam Çoban Mustafa Paşa” kitabımızda yer alan bu bilgileri yayınlamanın ve özellikle bunu bekletip Ramazan ayına özel olması ise bizim ayrıca önem arz eden husus oluşturuyor. Çoban Mustafa Paşa ile ilgili olarak kaleme aldığımız kitapta bir söz ile yazımıza başlamak istiyorum “Onu tanımak sultanların hükmünü bilmektir”
Gebze’nin Bânisi Çoban Mustafa Paşa’nın ruhu şad olsun inşallah…

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi Kütüphanesi bölümünde yer alan Şeyh Hamdullah’ın “Üstadı” Abdallah Sayrafi’ye” atfedilmiş olan Yakut-u Musta’sami tek cilt olan Kuran’ı Kerim Osmanlı Sarayında dilden dile anlatılan II. Mahmud Han’ın bizzat büyük bir özenle tamir ettirdiği ve Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde bahsettiği Mehmed Ziya’nın “Bursa’dan Konya’ya” eserinde uzun uzadıya değindiği ve sürekli olarak nerede diye bakılan, merak edilen bir baş eser olan kıymetli hocam Zeynep ATBAŞ’ın destekleriyle ulaşma imkanına sahip olduğumuz bu muazzam eser ile ilgili Türk ve İslam Eserleri Müzesinde sergilen 2010’da yayınlanan “Kur’an Sanatı” Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Hazinesi eserinde ama önce Evliya Çelebi’nin bahsettiği tanımlama ile bu eserin özelliklerine şahit olalım.
“Camiin içinde yetmiş adet güzel yazı ile yazılmış “Allah” kelâmları vardır ki her biri bir Mısır hazinesine değer ama hepsinden güzel mihrabın sol tarafındaki “Yakut-u Musta’sami” yazısıyla olan “Allah” kelâmıdır ki hiçbir diyarda misli yoktur.” Mehmed Ziya Bursa’dan Konya’ya Seyahat eserinde ise daha detaylı anlatmıştır bize.
“Caminin geniş ve mükemmel bir imareti, medresesi, hücresi, tekkesi, hanı, yüzlerce nefis ve nadir kitaplar içeren bir de kütüphanesi vardır. Kandilci lakabıyla tanınan Seyid Efendi’ye emanet edilen bu kütüphanede, Yakût Musta’sımî hattıyla yazılmış bir Kur’an-ı Kerim nüshası saygı ile ziyaret edilmektedir. Bizim de ziyaretle gözlerimizi nurlandırdığımız bu mübarek nüshanın hattı gayet nefistir; ayrıca sayfalarının kenarlarındaki tezhipli geometrik şekiller ve ince nakışlar da son derece zarif ve göz alıcıdır. Müslümanların resim ve tezhip sanatındaki maharetlerinin seviyesi hakkında başlı başına bir fikir sahibi olmak için bu saygıdeğer nüshanın ziyaret edilmesini din kardeşlerime tavsiye ederim…”
Cildin sonuna yerleştirilmiş 14 Temmuz, 1809 (H. 1 Cumâde’s-sânî, 1224) tarihinde yazan tek sayfa bir ibare, Mushaf’ın sonraki varoluş öyküsüne enteresan bir bakış sunar. Osmanlı Sultan’ı II. Mahmut (1808-39’da hüküm sürdü) Mushaf’ı görmek istemiş ve nüsha, İstanbul’un otuz mil doğusunda bir kasaba olan Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Camii’nden alınmıştır. II. Mahmut, elyazmasını geri göndermeden önce tamir edilmesini buyurmuştur. Netice olarak nüshaya yeni bir cilt ve kâğıt şeritleriyle onarılmış çok sayıda folyo kazandırılmıştır. Muhtemelen büyük çapta hasar görmüş vaziyetteki mukaddime tezyinatı kesilip çıkartılmış, özgün ve oldukça garip bir üslupta düzenlenmiş farklı unsurlar ile yeni bir sayfaya (şimdi folyo ıa) yapıştırılmıştır.
Elyazmasının bir ketebesi yoktur ve muhtemel menşelerine dair bilgi sunan geç Osmanlı Dönemi teksti haricinde de herhangi bir ibare mevcut değildir. II. Mahmut’un bu Kur’an ile ilgilenmesinin asıl sebebi “re’is ül-hattin Şeyh Hamdullah’ın ‘üstadı’ Abdallah Sayrafi’ye” atfedilmiş olmasıdır.” Abdallah ibn Mahmud ibn Muhammed al-Sayrafi marifet sahibi bir hattat olmakla birlikte XIV. yüzyılın en ünlü zanaatkarlarından biridir.” Yakut el-Mustasimi’nin yetiştirmiş olduğu Sayyid Haydar Gunda-Nivis veya Ahmad al-Suhrawerdi’nin öğrencisidir ve yaşamının tamamının Tebriz’de geçirdiği sanılmakta olan Sayrafi çok sayıda mimari yazıt icra etmiştir. Yakın zamanda, Muhteşem Moğol diye anılan Firdevsi’nin Şahname’sinin muhtemel hattatı olarak tespit edilmiştir.” İlaveten, muhakkak ve sülüs hattının yazım kurallarına dair bir ilk olan, yazı yazma sanatı üzerine bir tez kaleme almıştır.”
Kur’ani tekst Zarin Qalam’ın 1186 tarihli nüshasında görülen deseni takip eden birçok yazı üslubu arz etmektedir. Üst, alt ve orta satırlar büyük bir muhakkak ile yazılmıştır. Orta satır zer mürekkep ile kaleme alınmış ve siyah mürekkep ile tahrir edilmiştir. Üst ve alt satırlar siyah mürekkep ile kaleme alınmışlardırlar. Bu üç satır, siyah nesih ile yazılmış üç satırlık iki blok tekst ile birbirini sırayla izlemektedir. Bu nüshanın, Abdallah al-Sayrafi’nin elinden çıkmış olmasının katiyet kazanabilmesi için biraz daha inceleme gerekiyor olsa da birtakım farklılıklara rağmen hem nesih hem de muhakkak, hattatın imzasını taşıyan diğer iki Kur’an’ın yazılarına benzerlik göstermektedir.
Hattın muntazamlığı ile göz kamaştırıcı tezhip bütünleşmiştir. El-Fatiha suresi ve El-Bakara suresinin başlangıcını taktim eden iki çift sayfanın bordürlerinde altın hâkimdir. Tomurcuk ve nilüfer çiçekleri gibi stilize bitkisel unsurlarda mavi tonları ve beyaz dokunuşlar hüküm sürmektedir.
Hattıyla birlikte, hareketli filizleri ve kavisli yapraklarında, palmetlerinde ve çiçeklerdeki zarafetiyle öne çıkan hassasiyet ve incelikle işlenmiş tezyinatı bu nüshanın bir saltanat siparişi olduğuna işaret etmektedir. İcraat yeri halen kesin bir tespit beklemektedir ama aynı dönemin örnekleriyle karşılaştırıldığında bu Mushaf’ı İran’ın Kuzeybatı bölgesine, Abu Sa’id’in Dönemine (1316-35) atfedilebilir.

Abdullah al Sayrafi’ye atfedilmiştir. İran muhtemelen Tebriz, İlhanlı Dönemi, ca.1330
504 x 38 cm; 7 ila 9 satır;
250 folyo; kağıt üzerine
Mürekkep, renk ve altın;
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, İstanbul, TİEM 487
Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Camii’nden Müze’ye 12 Ekim, 1913’te devredilmiştir.
-Yayın: İstanbul 2010, s.252-253
-Yayın: İstanbul 2025, Tarihe Yön Veren Adam Çoban Mustafa Paşa