ERKEKSEN…
Dünyadaki tüm kaosun sebebi aynı bence; haddini bilmemek!! Mevlânâ Hz.ne ;
- ” Ne bilirsiniz efendim?” diye sorarlar.
Mübarek;
-” Haddimi !” der. İşte tüm mevzu bundan ibaret… Herkes had sınırına çekilirse, tüm karmaşa son bulur Allah’ın izniyle.
Kadın kadınca, erkek erkekçe, büyük büyükçe, küçük küçükçe yaşamalı. Son dönemlerde aile huzursuzluklarının sebepleri arasında, bireysel gelişimini tamamlamamış erkeklerin,ruhen evliliğe hazır olmadığını farkedemeden evlenmiş olmaları durumu söz konusu. Anne/baba ile sağlıklı bir ilişki geliştirememiş, sürekli kontrol edilip yönetilen birey, evlilikle birlikte gelen rolünü benimsemek ve yaşamak konusunda zorlanıyor. Zira ebeveyn, büyük olma rolü gereği çocuğuna aile reisi olacağı gerçeği ile sorumluluk verip, yerine getirmediği sorumluluğun sonucu ile yüzleşmesine fırsatı vermemiş. Yetmez gibi gelini de kontrol altına alma girişiminde bulununca, ortalık toz duman!
Yeni kurulan bir yuvaya anne/babalar sadece destek olur, o da gencin talebine binaen… Hesap vermeleri beklenircesine; “Nereye gittiniz, nereden geldiniz, ne yaptınız, şunu yapın, buraya gelin” vs…
Evlenmeye niyet edip adım atan gençler tecrübesiz de olsa, bu sorumluluğu yapabileceğine inandığı için evlenmiş demektir. Hayatlarındaki yeni sosyal rolü üstlenmeleri için iyi örnek olmak, ufuk açacak kaliteli sohbetler yapmak, aidiyet geliştirmeleri için evin çocuğu gibi davranmak yerine yeni yuvanın reisi ve hanımı muamelesi etmek icabeder. Kayınvalide ve kayinpeder kendi çocuklarına gösterdiği hoşgörüyü gelin ve damada da göstermeyi kahramanlık olarak görmemeli,olması gereken büyük rolünün hakkını vermelidir.
Sorumluluk konusunun dışında bir de maddi kısımla ilgili sorunlar da oldukça çarpıcı! “Çalışan eş arıyorum” cümlesini duyuyorsanız dikkatli olmalısınız. Çünkü, hayatın yükünü paylaşmanın ötesinde, bir ev ortaklığı/arkadaşlığı yapmak için birini arıyor gibi davrananlar var yazık ki! Müslümanım diyen birisi ; kadının evi geçindirme vazifesi olmadığını, kendine ait parası varsa eve harcamak zorunda olmadığını iyi bilir. Kadın, dinen maddi kaygıdan tamamen soyutlanıp korumaya alışmıştır. Miras hakkının erkeğe iki pay olma nedeni de bundan ibarettir.Yani kadın evli ise eşi, değilse baba,kardeş,amca,dayı kadının tüm ihtiyaçlarından mes’uldür.Yaptığı lütuf değil dinin verdiği sorumluluktur.
Çalışmayan kadınların uğradığı ekonomik şiddetin yanında, çalışan kadınlar da benzer durumlarla karşı karşıya kalmaktadır. Ev hanımı evin her ihtiyacını gönüllü, severek ve Allah rızası için yaptığına göre, onun da duygusal ve maddi ihtiyaçları incelikle karşılanmalıdır.
Çalışan kadın ise, evin maddi ihtiyaçlarından sorumlu değildir. Evin geçimi,kadının himayesi ve zor olanı yapmak erkeğe verilmiş bir vazifedir. Tabi her zaman altını çizdiğim gibi ; bu sınırlar “iman ettim” diyenler için geçerlidir.
Efendimiz ; ” kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimseler değer verir” buyurmuştur.
Veda hutbesi sırasında “kadınlar size Allah’ın emanetidir” buyurmuştur.
Ve yine başka bir hadiste emanete ihaneti, münafıklık âlâmeti olarak bildirmiştir. Bu bağlamda karısına “emanet” inceliği ile davranmayan erkek münafıktır desem yanlış olmaz.Yüce kitabımız Kuran’da kadınlara özel bir sure (Nisa sûresi) vardır. Kadının bu kadar değer verildiği bir dinin inananlarının, bu konudaki şuursuzluğu kabul edilebilir değildir.
Toplumumuzda da örfî tavırların dinle karıştırılması da, “kadına İslâm değer vermiyor” hezeyanlarına sebep oluyor. Aile toplumun temel taşı, kadın neslin devamı ve hayatın neşesi, erkek güvenilecek güçlü bir dağdır. İslâm yaşam tarzı olarak hayatımızın tamamında yazık ki var olamadığından, kadın sosyal alanda ve maddi noktada güçlü olmaya sürüklenmektedir. Eşi zulmeden kadın, ailesi tarafından sahip çıkılmadığından zulme sessiz kalıyorsa, orada İslâmî bir intizamdan maalesef söz edilemez. Bu nedenle de pek çok erkek işi olarak algıladığımız işte dahi kadın çalışarak kimseye muhtaç olmamak adına,fıtratının dışına çıkmaya mecbur ediliyor.
Kadının himayesi ve maddi konuda ailesi / eşi yapması gerekeni yapmadığından dolayı kadın gücünün üzerinde herşeye cengaver tadında atılıyor.
Şu halde ” Ey iman edenler! İman ediniz” ayeti ile yürekler sarsılmalı ve dinin her emri hayata nakşedilmek üzere adım atılmalıdır.
Erkek çocuğu yetiştiren aileler, bilhassa erkek çocuklarını hayatın zorlu yanlarına karşı farkındalık uyandıracak bir güçle yetiştirme çabasında olmalı, en önemlisi de yaşayan bir örnek olmaya azmetmelidir.
Kadınına nadide bir çiçek misali, Allah’ın emaneti hassasiyeti ile muamele eden erkekler, toplumsal dönüşümün gerçekleşmesi adına çevrelerine de ışık olmayi ihmal etmemelidir.
Yüklenen her rolün hakkını vererek,kulca/insanca yaşayan tüm güzel yüreklere selâm olsun…
Baki hürmet ve dua ile kıymetli dostlar…