Anasayfa > Köşe Yazıları  >  HAYATTA HİÇBİR ŞEY BOŞ DEĞİL                   

HAYATTA HİÇBİR ŞEY BOŞ DEĞİL                   



       Hayatımıza giren hiçbir kişi başımıza gelen hiçbir olay boş değildir. İyi ya da kötü yaşadığımız her an değerlidir. İyiyi, sıhhati, varlığı yaşamak, karşılamak kolay sanılır. Lâkin bunları yaşarken de ayağı kayabilir insanın.

       İyiliğin, varlığın, sıhhatin ve rahatın karşılığı şükürdür. Şükrünü eda edemediğimiz her rahatlık bizden, kişiliğimizden güzellikler koparır. Sahip olduklarımızın sebebini kendimiz sandığımız an ayağımız kaymaya başlamış demektir. Oysa elimizdekileri verene şükrederek hem imtihanı hakkıyla eda etmiş hem de hayatımıza derin anlamlar katmış oluruz.

       ‘Hayatımıza giren hiçbir kişi başımıza gelen hiçbir olay boş değildir.’ dedik. Bunu en iyi faydamız dokunan birinin yıllar sonra sıkıntılı anımızda, hayatımızı güzelleştirdiğinde fark ederiz. Aslında başkalarına iyilik yaparken kendimizi, ruhumuzu, geleceğimizi güzelleştiririz. Güzelliklere erişebilmeyi umut edenin; kötüyle karşılaşmış, hastalıkla, yoklukla imtihan olunan kişiye bakışı bu yönde olmalıdır. İmtihanı geçmesi için destek, sevgi, merhamet ve güzelliklerle süslemelidir yollarını. O yollardan bir gün geçebileceği ihtimalini düşünerek…

       Dünya imtihan yeri, karşımıza hangi sorunun çıkacağını bilemeyiz. Biz bütün suallerin doğru cevabını aramakla yükümlüyüz. Ne gariptir ki kötüyle, hastalıkla, yoklukla sınanan, sabır yolunda şükretmeyi ihmal etmezken şükür ile sınanan çoğu zaman sabrı bilemez. Kendisine tek soru sorulacağı ve cevabı bildiği yanılgısına düşer. Bu açıdan, görünenin aksine şükürle imtihan olunanın işi daha zordur. Kaybetme ihtimali daha yüksektir.

       Kişi kemâle erip hayatın anlamını çözmeye başladığında, varlığa sevinmez yokluğa yerinmez olurmuş. İkisinin de vardığı noktanın imtihan olduğunu, imtihanın yaratanın verdiği değerden geldiğini bildiğinden olsa gerek.

       Yaratanımız bizi seviyor, değer veriyor, imtihanlarımızın sırrına vakıf olarak değerimizi artırmamızı istiyor. Bazen bu sırra vakıf olacak kadar düşünme zamanımız olmuyor. Hayatın hengamesi içerisinde bırakın sırrı, imtihan edildiğimizi bile fark edemediğimiz anlar oluyor.

       Geçen hafta gittiğimiz bir kitap fuarında yaşadığımız bir olayı paylaşmak istiyorum sizlerle. Akşam olmak üzereyken on iki, on üç yaşlarında iki tane genç yanaştı standımızın önüne. Kitaplara baktılar ve diğer stantları dolaşmaya başladılar. Kitapları incelediler. Yarım saat kadar zaman geçirdiler fuarda. Fuar alanında giriş ve çıkışlar aynı güzergahtan yapılıyordu. Standımız o güzergahın yakınında bulunuyordu. Çıkarken tekrar kitaplarımıza baktılar. Bir adım geri çekilirken birbirlerine “Sen sor.” Diyorlardı. Bu iki kelime dikkatimi çekti.

“Buyurun gençler, sormak istediğiniz bir şeyler var galiba.” Dediğimde, standa iyice yaklaşıp.

“Bedava kitap var mı burada?” diye bir soru sordular. Boş bulunarak cevap verdim.

“Hayır, maalesef yok gençler.” Dedim. Gençlerden birisi,

“Gördün mü bak yokmuş. O kadar yolu boşuna geldik.” dedi arkadaşına. Bu cümleden sonra hızlıca çıktılar fuar alanından. Onlar çıkarken beynimde yankılandı söyledikleri son kelimeler. “Boşuna geldik.” Daha çocuk sayılabilecek bu gençler umutsuzca ayrılmamalıydılar o kadar kitabın arasından. Hele “Boşuna geldik” diyerek elleri boş dönmemeliydiler. Hayatta hiçbir şey boş değildi. Önce kendime söyledim bu cümleyi. Sonra o çocukların hissetmesi için elimden geleni yapmam gerektiğini düşündüm. Çocuklar belki de bütün fuarın imtihanıydı. Ama gelip bize sormuşlardı sorularını. Boş bulunup, bedava kitap olmadığını söylemiş olmam ürkütmüştü ruhumu. Yakıştıramamıştım insanlığıma, bulunduğum ortama bu olumsuz cümleyi. İmtihan olduğunu o anda düşünemeyişime ayrıca kızmıştım. Hatamı telafi etmem gerekiyordu. Hemen koştum arkalarından. Bisikletlerine binmek üzereyken seslendim arkalarından, “Gençler gençler” diye. Ne yazık ki duymuyorlardı sesimi. Neyse ki orada bulunan başka bir genç duyup onlara, “Sizi çağırıyorlar.” Dedi. Bana baktıklarında,

“Az gelebilir misiniz gençler?” dedim. Yanıma yaklaştıklarında, “Buyurun” dediler. Ne kadar saygılı olduklarını hal ve tavırlarından anlamamak mümkün değildi.

“Siz kitap okumayı seviyorsunuz galiba.” Dediğimde, ikisinin de gözlerinin içi parlıyordu, “Evet okumayı seviyoruz.” dediler.

“Aslında burada okumayı sevenler için iki tane bedava kitap kalmış. Size onları vermek için seslendim.”

“Ya öyle mi? Çok sevindik.” Dediler. Onlara kitapları imzalayabileceğimi söylediğimde ise daha da sevindiler ve mutlu şekilde ayrıldılar fuardan. Onlar ayrılırken şükür ettim, son anda da olsa hatamı fark edip telafi etme fırsatı yakaladığım için.

       Evet değerli dostlar, hayatta hiçbir şey boş değildi. O gençler de boşuna gelmemişlerdi standımızın önüne ve boşuna sormamışlardı sorularını. Bu durumun, şu an çözemediğimiz bir hikmeti vardır mutlaka. Belki imtihan olduk. Belki de o gençlerle geleceğimize güzellik tohumları ektik. Bunu bilemeyiz. Ancak her halükârda iyilik ve güzelliğin, iyilik ve güzellik getireceği aşikâr. Hayatta hiçbir şey boşuna değil. Yaşanan her şeyin ardında hikmetler vardır. Hikmetlerin ardında ise sırlar. Umarım bu hikmetlere ve sırlara vakıf olarak hayatımızı güzelleştirmek nasip olur hepimize.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır