KUR’ANLA YAŞAMAK MI? OKUYUP GEÇMEK Mİ?

Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’an idi. (Müslim, Müsâfirîn 139. Ayrıca bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 2)

Müslüman olarak her ayet ya da hadisten payımıza düşeni alıyor muyuz acaba? Cahiliyenin karanlığından Ömer’i alıp, Hz.Ömer yapan bir dönüştürücüdür iman…Yani iman ehli bir insan ahlâken Kuran’ın emirleri ile yaşıyor olmalı, en azından yaşamaya talip olmalı,çabalamalı…

İnsanın muhatap olduğu ne varsa, onun rengine boyanır. Bu sebeple dünyada kılavuz olarak kendimize Allah ve Rasûlü”nü rehber edinmek istiyorsak; Kuran ve sünnet çizgisinde yaşama azmimiz olmalıdır. Yazık ki, bugün Müslüman kimliği ile, İslâmla bağdaşmayan pek çok davranışı meşrulaştıranlar sebebi ile , Müslüman değil Müslümanımsı(!) hayat benimsenmiş durumda…

Oysa ahlâkı Kur’an olan bir Peygamber’in ümmeti de, Nebevî esintileri hayatına dahil etmelidir.Kur’an bizim için hayat rehberi ise, “bana göre olur,bence böyle” gibi nefsin tercihlerini dine uydurmaya çalışmaktan vazgeçmek elzemdir.

Helâl-haram hassasiyeti hayatımıza işledikçe , Kur’anın rehberliğinden, Nebevî esintilerin varlığından bahsedebiliriz. Rasulullah’ın ihtilat ortamına hassasiyetine dair Hz. Âîşe, Emeviler döneminde kadın ve erkeklerin karıştığını görünce şöyle dedi:

“Rasulullah s.a.v), kadınların böyle yaptığını görseydi, tıpkı İsrailoğulları kadınlarının camiden men edildiği gibi, onları camiden alıkoyardı.” (Buhârî, Ezân, 163)

Cuma namazına ve camide cemaatla kılman namaza son derece önem verildiği hâlde,erkek ve kadın ihtilâtını önlemek için Rasulullah (s.a.v) kadınları bu namazlardan muaf tutmuş ve onlar için evde namaz kılmanın camide kılmaktan daha faziletli olduğunu bildirmiştir.

“Kadınların en hayırlı mescidleri evlerinin köşesidir.” (Ahmed b. Hanbel, VI, 297).

Sadece bu konu üzerinden,günümüzdeki durumumuzu düşünelim. Namaz için dahi olsa, nefsin kayma ihtimaline fırsat vermemek adına, dikkat edilen günlerden bugünlere neler kaldı? Müslümanca duruş göstermek için, safımız belli olsun dediğimiz durumlarda dahi , “Ne var ki bunda?” diyecek kadar rehavet çökmüş iman eden yüreklerimize sanki!

Ve yine aylardır gündemde yerini zor zahmet alabilen boykot konusunun, imanî bir duruş olduğunu anlatmaya çabalıyor olmamız, Kur’an ahlâkının neresinde dersiniz? Yetmiş beş yıldır var olan zulüm karşısında, boykot yeni mi hayatımıza giriyor yani!!

Kur’an ahlâkı derken, giyim/tesettür ahlâkına da değinmeden olmaz elbette. Tesettür konusu gayet net iken, sokakta Müslüman genç önden saçı görünecek şekilde kasıtlı olarak bağladığı (!) şal, içine zor girdiği tayt, tenini belli eden gömleği ile tesettürlü olduğuna kim tarafından ikna edildi? Ya da Müslüman delikanlı daracık pantolonu ile, kadınsı giyimi ile Müslümanlık,İslâm ahlâkı tanımının neresinde?”Kıyafetler kıyafetlere benzeyince,kalpler de kalplere benzer” hadisinin anlamı idrak edilmeli ki, Müslüman Kur’an ile can bulsun.

Helâl ve temiz gıda tüketimine özen gösterilmeksizin, yenilip içilenlerin kalbimize ve hayatımıza etkisini ne kadar önemsiyoruz? Abdestsiz pişen,Allah’a inanmayan birinin ya da küfürbaz birinin yaptığı yiyeceği yemekten ne kadar çekiniyoruz Müslüman toplum olarak derseniz; ismi lâzım olmayan firmalarda hâlâ yiyip içenler olduğuna göre ehemmiyeti yok! Müslüman kanı akmış , minicik yavrular soğuktan donmuş , bombalar altında parçalanmış kime ne değil mi? Yeter ki rahat kaçmasın!!!

“Mü’minin ferasetinden korkunuz.O baktığında Allah’ın nuruyla bakar” hadisinin bahsettiği mümin olabilmek için, kılavuzumuz Kur’an olmalı. Bu nedenle de hatim edip bitirmenin ötesinde, “hayatıma nasıl işlerim?” derdi ile dertlenmek gerekir.Ashâbın her gelen vahiyden sonra okuyup ezberleyip hayatına nakşetmeden sonraki ayete geçmemesi misâli…

Kur’an-ı Kerim Müslüman için idrak edilip,hayata işlemesi gereken bir yol göstericidir.Her ayet, her emir hayatımızda tecelli ettikçe Müslüman olduğumuzu söyleyebiliriz. Yaşayan Kur’an olmak, “nefsine kolay geleni yap, işine gelmeyeni görmezden gel, zor olanı inkâr et” demek değil, aksine her emre teslimiyet göstererek “yüreğini,aklını,amelini aynı düzleme getirmeyi başar” demektir. Ramazan ayında kaç hatim ettim diye mi dert ediniyoruz? Yoksa her Ramazan ayı ile, kulluğuma Kur’an ahlâkından neyi katmayı başardım diye çabamız var mı? Nicelik değil, niteliktir aslolan…

Modanın, sevdiğinin isteklerine ayak uydurmakta zorlanmayan insan, Allah’a tâbi olmakta neden zorlanır? Kulun arzusuna köle olmak yerine , Hakka köle olan en büyük özgürlüğü hissetmez mi?

Kur’an ahlâkı ile yaşayan kul, insanların beklentileri ya da dayattıkları ile değil Allah’ın rızasına uygun yaşam imar ettikçe, gerçek özgürlüğün ne olduğunu hisseder. Kur’an ile yaşayan, yaşayan Kur’an olur da, sonsuz güzelliğe yaşam imar eder vesselâm…

Ya Rabbi! Bizi Zatına lâyık kul, Rasulullah’a lâyık ümmet eyle, Kur’an ahlâkı ile yaşamak konusunda bize iman, ihlâs,takva ikram eyle…(Amin)