MEST-İ AŞK FİLMİ GEBZE’DE ÇEKİLDİ
Kıymetli okuyucularım bu hafta yazımızda sizlere Ortadoğu kadar, dünyanın birçok yerinde takip edilip, beklenen Mest-i Aşk filmi hakkında bilgi vermek istiyorum…
Öncelikle Türk-İran ortak yapımı olan bu film Mevlana Celaleddin Rumi ve Şems-i Tebrizi hayatı üzerine kurgulanan bir yapım olduğunu, birçok Türk oyuncusunun oynadığını belirtmem gerekiyor. Çekimlerinin bir bölümü Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesinde çekildiğini bizim de çekimler kadar oyuncu, Yönetmen sohbetlerinde bulunduğumuz ve hiç bir şeyin aslında boşa olmadığı konusunda yönetmen Hassan bir düşundüğümüzü belirtmek istiyorum çünkü Tebriz’in önemli alimlerinden Tebrizli Mehmed Karamanî’nin burada görev yaptığını, Çoban Mustafa Paşa’nın oğlu Mehmed’in Mevlevi olup bugün kabrinin Mevlana Türbesi hazinesinde olduğunu belirtince çok hoşlarına gitti ve İran üzerine bir sohbette bulunup ardından İran’lı ünlü Şair Şehriyarın şiirleri üzerine şerhlerde bulunarak tarihe not düştük yönetmen Hasan Fethi ile.
Oyuncu ve yapım kadrosunu yazımızın ilerleyen bölümlerinde yer vericem bu filmin çekildiği yerlerden biri de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi olduğunu belirtmek istiyor, biz de çekimleri sırasında birçok sohbette yer aldığımı söylemek istiyorum. Mevlana Celaleddin Rumi ve Şems-i Tebrizi’nin hayatları hakkında kısaca bahsetmek istiyorum…
Vuslataının 748 Sene-i devriyesinde girdiğimiz Mevlana Celaleddin Rumi’nin hayatına şöyle bir kısa bir özetle bakarsak
Mevlana, 1207 yılında bugünkü Afganistan, o dönemde İran sınırları içerisindeki Horasan eyaletinin Belh şehrinde dünyaya gelen ünlü felsefecidir. Annesi Belh emiri Rükneddinin kızı Mümine Hatundur. Babası Belh şehrinin ileri gelen bilginlerinden olup, bilginlerin sultanı unvanını almış olan Hüseyin Hatibi oğlu Bahaeddin Veleddir. Babası Sultanü-l Ulema Bahaeddin Veled bazı siyasi olayların ve yaklaşmakta olan Moğol istilasının nedeniyle Belh şehrinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Öncelikle Nişabura gitmişler, orada Mutasavvıf Ferüddin Attar ile karşılaşmışlardır.
4 yaşında babasından felsefe, filoloji ve din dersleri almaya başlar. 1214 yılında Bağdat’a, 1218 yılında Konya – Karaman’a göç ederler ve babası Bahaeddin Veled için Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından Konya’da medrese yapılır.
Batıdaki Anadolu Selçuklu topraklarına Rum diyarı denildiği için isminin sonuna “Rum-i” (Rum diyarında yaşayan) eki alır. Babası Bahaeddin Veled öldükten sonra (1231 yılında) akademide ders vermeye başlar. Sevgi ve saygı göstergesi olarak öğrencileri ve sevenleri tarafından “Mevlana” (Efendi) lakabı verilir. Böylece ismi ünvan ve sıfatlarla birlikte tam olarak “Mevlana Muhammed Mustafa Celaleddin-i Rum-i” olur. Türkçe konuşulan yerlerde ve İran’da kısaca Mevlana denilmektedir. Anadolu´nun en bilinen evliyalarından olan Mevlana Şems-i tebrizi ile yakın dostluk kurmuştur.
Mevlânâ eserlerini çoğunlukla Farsça kaleme aldı ancak bunun yanı sıra nadiren Türkçe, Arapça ve Rumca kullanmayı da tercih etti. Konya’da yazdığı Mesnevî, Fars diliyle yazılmış en büyük şiirlerden biri olarak kabul gördü. Eserleri yazıldığı orijinal hâliyle günümüzde hâlen Büyük İran’da ve Farsça konuşulan yerlerde okunmaktadır. Eserlerinin çevirileri ise özellikle Türkiye, Azerbaycan, ABD ve Güney Asya’da yaygın bir şekilde okunmaktadır. Mevlana 17 Aralık 1273 günü 66 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Mevlana’nın Yedi Öğüdü Nedir?
• Cömertlik ve yardım etme konusunda akarsu gibi ol!
• Şefkat ve merhamette güneş gibi ol!
• Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol!
• Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol!
• Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol!
• Hoşgörülülükte deniz gibi ol!
• Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!
Şems-i Tebrizj Tebriz’de 1185 yılında dünyaya gelmiştir.
Asıl ismi Mevlana Muhammed’dir. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve “Şemseddin” yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine “Şemseddin Perende” uçan Şemsed din denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pirleri ve hakikat arifleri ona “Kamil-i Tebrizi” adını vermişlerdir.
Daha sonraları Secaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile büyük alim ve ünlü mutasavvıf Necmüddin Kübra’nın halifelerinden Centli Baba Kemal’e intisap ederek onlardan feyz almıştır. Hz. Muhammed (S.A.V.)’in ahlâkını örnek alan Şemseddin-i Tebrizi, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevi bir işaret üzerine de Hz. Mevlana’yı arayıp bulmuştur. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlana ile üç- üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onun ilahi aşkın potasında eriterek, kamil bir Hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
Şems-i Tebrizi Şam’a döndüğünde, Mevlana Celaleddin için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana Celaleddin’e ileri geri laflar etmişlerdir. Mevlana’nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:”Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.” der.
Bir süre sonra Şems, Celaleddin’in oğlu Sultan Veled’in çağrısı üzere Konya’ya geri gelir. Celaleddin, bir daha şehirden ayrılmasın diye, onu bir kızla evlenmeye ikna eder; bu kız Celaleddin’in evinde evlâtlık olan Kimya Hatun’dur. Kimya Hatun’a gizliden aşık olan Alaaddin bu durumu hazmedemez ve Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar.
Teferruatıyla daha önce anlattığımız şekilde, Mevlana’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, onun Mevlana’dan ebediyeyen ayrılmasına sebep oldular. Şems Hicri 645 Miladi 1247 tarihinde şehit mi edildi, yoksa geldiği gibi, kimseye haber vermeden Konya’yı mı terk etti kimse bilmez.
Bu gün Konya’da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevilerce Mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey”in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı medfundur, bu da bilinmez. Bilinen gerçek odur ki, Allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
Niğde’deki Kesikbaş Türbesi de Şem’e izafe edilir. Bunlardan ayrı olarak tebriz’de Geçil denilen mezarlıkta, Hoy’da, Pakistan’ın Multon şehrinde Şems türbeleri veya makamları vardır. Bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. Pakistan’lıların söylediklerine göre de Şems, Konya’dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, önce Tebriz’e oradan da Hindistan’a gelmiş, meczup ve perişan yıllarca ormanlarda dolaştıktan sonra Multon şehrinde ölmüştür.
BBN haber sayfasında Ayşegül Ertul’un yayınladığı pandeminden önceki Röportajını yer vererek film hakkında bilgi vermek istiyorum..
Mest-i Aşk filmin yönetmenliğini Hasan Fethi’nin üstlendiği Mevlana’nın hayat hikâyesinin anlatıldığı Mesti Aşk filminin danışmaları Hüseyin Fatih Aksoy ve Osman Nuri Yazıcı BBN Haber’e özel açıklamalarda bulundu. 2 yılı aşkın süredir çalışmaları devam eden Mesti Aşk filminde sona gelindi. Dev oyuncu kadrosu ile dikkatleri üzerine çeken filmin mart ayında vizyona girmesi öngörülüyor. Başrollerini İbrahim Çelikkol, Halit Ergenç, Hande Erçel, Bensu Soral ve birçok deneyimli oyuncunun paylaştığı Mesti Aşk filmi şimdiden ilgi odağında.
MART AYINDA VİZYONA GİRMESİ PLANLANIYOR
Osman Nuri Yazıcı uzun süren çalışmalar ardından güzel bir ürünün ortaya çıktığını ifade ederek, “Mevlana dünya üzerinde çok önemli bir değer. Projeyi ilk duyduğumda heyecanlandım. Bu proje yıllardır özellikle Konya halkının heyecanla beklediği, üzerinde çok uğraşılmış bugüne kadar hayata geçirilmemiş bir projeydi. Olağanüstü bütçe ve kadroyla çekilmiş projeyi gördüğümde kabul etmemem gibi bir durum söz konusu dahi olmazdı. Güzel bir ürün ortaya çıktı. Bu işin içerisinde olmaktan dolayı son derece memnunuz. Çekimlere Temmuz ayında başladı ve Kasım ayında bitti. İnşallah Mart ayında da vizyona girmesi planlanıyor” dedi.
FİLM, MEVLANA VE ŞEMS-İ TEBRİZİ’NİN TANIŞMASI İLE BAŞLIYOR
Türk İran ortak yapımı olan Mesti Aşk’ın çekimlerinin Türkiye’nin birçok ilinde yapıldığını söyleyen Yazıcı, Konya’da Zazadın Hanı ve Karatay Üniversitesi içerisindeki otağın kullandığını belirtti. 4 binin üzerinde figüran kullanılan film, Mevlana ile Şems-i Tebrizi’nin tanışmasından itibaren ele alınıyor.
FİLMİN BÜTÇESİ 5 BUÇUK MİLYON DOLAR
Fatih Aksoy filmin ciddi bir bütçe ile hayata geçirdiğini vurgulayarak şu açıklamalarda bulundu; “Bu işe başlarken bu kadar büyük bütçelerin gideceğini tahmin bile etmiyorduk. Şu an filme 5 buçuk milyon dolar gitti. Bu bütçenin büyük olmasının bir takım nedenleri oldu. Filmde bin 500 figüran kullanmayı düşünürken 4 bin figüran kullanmak zorunda kaldık. Bir takım aksaklıklardan dolayı zaman uzadı. Bütçeyi tamamen kendimiz karşıladık. Bundan sonraki reklam giderleri olsun harcamalar olsun toplanacak sponsorluktan reklam gelirlerden karşılamayı düşünüyoruz.”
İRAN’DA DA VİZYONA GİRECEK
Hz. Mevlana’nın Şems-i Tebrizi ile tanışmasından itibaren ele alınan filmin büyük bir kitleye ulaşacağını belirten Aksoy, “Hz. Mevlana Konya’dan çıkmış ama Konya’dan çıkıp dünyanın bir değeri olmuş bir zat. Türkiye’de değerli olduğu kadar İran’da önemli bir değer. Minimum rakamlarla Türkiye’de 80 milyon insanın 3 milyonu filmi izler diye düşünüyoruz. Film ülkemizde vizyona girdikten 1 ay sonra Farsça olarak İran’da yayınlanacak. Proje Türkiye projesi değil dünya projesi olacak” ifadelerine yer verdi.


