Anasayfa > Köşe Yazıları  >  NASIL BİLİRDİNİZ?

NASIL BİLİRDİNİZ?



       En güzel hayat dersini, hayatın içinde yaşayarak ya da yaşanan örnekleri hissederek öğrenir insan. Yine hayatın içinden bir örnekle geldim sizlere.

       Yaşlı iki dost Cuma namazından sonra caminin yakınındaki parkta oturuyor, çaylarını yudumluyorlardı. Bu ki dostun yirmi yıllık serüvenlerinde sadece yedikleri, içtikleri ayrı gitmiş, birinin derdi diğerinin derdi olmuş. Yaşadıkları her hadisede dostluk bağları daha da kuvvetlenmiş. Dostlukları böyle güçlü, kuvvetli de olsa hayata bakış açıları bazı noktalarda farklılık gösteriyordu. O Cuma da farklılığı gözlerinin önüne seren bir durum yaşadılar.

       Onlar muhabbetin eşliğinde çaylarını yudumlarken, yirmi beş yaşlarında bir genç gelir yanlarına. İki dosttan masanın sağ tarafında oturana doğru eğilir. Kulak hizasında, sessiz sayılabilecek şekilde;

“Münir amca, sana bir şey demek istiyorum. Az gelebilir misin benimle?” der. Münir amca ne diyeceğini tahmin eden bir edayla,

“Tabi oğlum geliyorum.” Cevabını verir. Bardağının dibindeki son çayı yudumlayıp kalkar. On metre kadar ötede, parkın çıkışına yakın bir yerde konuşurlar.

“Münir amca, biraz sıkıntım var. Bana borç para verebilir misin?” İkiletmeden devam eder Münir amca.

“Ne kadar gerekiyor oğlum?”

“Üç yüz liraya ihtiyacım var.” O miktarda para yanında bulunduğu için hemen çıkartıp verir Münir amca.

“Çok teşekkür ederim Münir amca. Beni geri çevirmedin. Haftaya getireceğim inşallah.”

“Senin gibi borcuna sadık, dürüst birini geri çevirmek hiç olur mu evladım? Bilirim sende param emin ellerde. Şimdiyi kadar aldığın borçları hep dediğin tarihte getirdin. Hiç aksatmadın. Sana borç vermeyeceğim de kime vereceğim?”

“Sağ ol Münir amca çok sağ ol.” Diyerek, minnet duygularıyla ayrılır Münir amcanın yanından. Münir amca arkadaşının yanına gittiğinde, arkadaşı yüzünü ekşiterek başlar sözüne.

“O işe yaramazın seninle ne işi varmış? Gördüm, para verdin ona. Sen onun nasıl biri olduğunu bilmiyor musun?  Unut o verdiğin parayı. Geri gelmez artık. İnşallah çok vermemişsindir.” Münir amca arkadaşının telaşlı konuşması bitene kadar tebessüm ederek dinler. Yine tebessüm ederek cevap verir.

“Ne demek istediğini biliyorum. Merak etme üstadım, haftaya getirecek parayı.” Arkadaşı, Münir amcanın bu rahat tavrına iyice sinirlenerek,

“Ya hu adam borcuna sadık değil. Mahallede kaç kişiye borç taktı, ödemedi. Sen bile bile nasıl borç verdin bu adama. Hem de bu kadar rahatsın.” Münir amca arkadaşını rahatlatmaya çalışarak,

“Üzülme üstadım, o para haftaya Cuma gelecek.”

“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?”

“Ben onu iyi bildim. Borcuna sadık bildim. Ona güvendim. Ona bunu hissettirdim. Herkesin gözünde kötü bilinen kişi, bir kişinin bile gözünde iyi bilindiğini hissederse, diğerlerine davrandığın gibi davranmaz ona. O kişinin gözünde, aklında iyi kalabilmek için tüm gayretini gösterir. Hem her insan iyi bilinmeye ihtiyaç duyar. Ben onun bu ihtiyacını gideriyorum aslında. Daha önce de borç aldı benden. Ona güvendiğimi, hakkında iyi düşündüğümü hissettirdim. Dediği günde getirdi parayı. Ben ona iyi olmanın, borcuna sadık olmanın lezzetini sundum. Belki de bu lezzetten vazgeçemeyecek hep iyi olmaya karar verecek. Kimse bunu denemeden göremez üstadım.”

“Emin misin?”

“Eminim tabi. Bak gör o çocuk zamanla iyi biri olacak. İyi bilinmenin tadını aldı çünkü. Biraz daha gayret gösterirse başaracak. Hani ölünce, helalleşirken soruyorlar ya ‘Nasıl bilirdiniz merhumu?’ diye.

“Eeee”

“İşte o soruyu çok geç sorulmuş bir soru olarak görüyorum. Biraz güvensek insanlara hele de gençlere… Hatalarından çok iyi yönlerini görsek ‘Sen iyi birisin.’ deyip, iyi bilsek biraz. Eminim onlar da o güveni sarsmamak, iyi biri olarak anılmayı kaybetmemek için ellerinden geleni yapacaklardır. Unutma üstadım, herkes güvenilmek, iyi anılmak ister. Biz ilk hatalarında kötü bilirsek insanları, onlar iyi olmak için gayret gösteremezler… O cenaze merasiminde ‘Nasıl bilirdiniz?’ sorusuna vermek istediğim, ‘İyi bilirdik.’ Cevabını, ben insanlar yaşarken, gençken henüz bir şeyleri değiştirme imkânı, zamanı varken vermek istiyorum. ‘Seni iyi bilirim.’ Dediğim birinin bana aksine davrandığını daha görmedim.”

“Dediklerin çok güzel dostum. Güzel de haklı olup olmadığın haftaya belli olacak.”

“Üstadım eğer sen haklı çıkarsan sadece üç yüz lira kaybedeceğim. Ama ben haklı çıkarsam bir hayat kazanacağız. Toplum olarak kazanacağız o hayatı.”

Sonunda ne mi oldu? Münir amca haklı çıktı. Genç dediği günde getirdi parayı. Münir amcanın tespiti çok doğruydu. Ve bu hareketi, sosyal deney niteliğindeydi. Yapılan araştırmalar da insanların toplumda bulunduğu konumları koruma eğiliminde olduğunu, davranışlarını ona göre sergilediğini doğruluyor. Bu demek oluyor ki, toplumda mevcut birçok kötü örneği, bakış açımızla bulundukları yere sabitlemiş, iyi olma yolunda adım atmalarına yardımcı olamamışız…

       Münir amcanın da dediği gibi nasıl bilirsek öyle olur kişi. “Nasıl bilirsiniz?” sorusunu yaşarken sormalıyız kendimize. Ve “İyi biliriz.” Cevabını verebilmek için bakış açımızı değiştirmek adına gayret gösterip yeni adımlar atmalıyız. “Nasıl bilirsiniz?” sorusuna, “İyi biliriz, güzel biliriz.” Cevabını verebilmek ve bizim içinde aynı cevapların verilebilmesi temennisiyle.  Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır