Anasayfa > Köşe Yazıları  >  NEZAKET DE GİTTİ

NEZAKET DE GİTTİ



       Bazı anlar vardır, sayfalar dolusu yazsanız ancak anlatabileceklerinizi birkaç kelime ile özetleyiverir. Hiç ummadığım insanlarda karşılaştığım, topumda zamanla önemini yitiren bir konuyu kafeteryada konuşmalarına şahit olduğum dört gençten birisi çok güzel özetleyivermişti. Üniversite öğrencisi olduklarını tahmin ettiğim, iki kız iki erkekten oluşan arkadaş gurubu, çay içmek için girdiğim kafeteryada tam yanımdaki masaya oturdular. Muhabbet ederek yerlerini alırlarken, gençlerden birinin gözünden çıkartıp kafasının üzerine iliştirdiği güneş gözlüğü yere düştü. Masanın altına kadar sürüklendi. Kızlardan zayıf olanı hiç zorlanmadan masanın altına girip bir çırpıda gözlüğü aldı. Tişörtünün iç tarafı ile sildi. Arkadaşına uzattı ve yüzüne bakmaya başladı. Gözlüğün sahibi genç ise alır almaz gözlüğü incelemeye başladı. İncelerken, “İnanmıyorum ya çerçevesinin kenarı çizilmiş. Geçen yıl ne kadar çok para ödedik bu gözlüğe. Babamı ikna edene kadar akla karayı seçmiştim.” cümlelerini kurdu. Gözlüğe o kadar üzülmüştü ki, masanın altına girip gözlüğünü alan arkadaşının bakışlarını fark etmemişti bile. O fark etmemişti ama kızlardan diğeri fark etmişti. “Nezahat, tahmin ettiğim şeyi beklediğin için halâ bakıyorsun yüzüne değil mi?” diye sordu. “Evet” diye karşılık verdi Nezahat. Gözlükten dikkatini ancak bu konuşmadan sonra arkadaşının bakışlarına çeviren genç ise, “Ne oldu? Niye bakıyorsun öyle?” sorularıyla kabaca karşılık verdi.

“Bir şey demeni bekliyorum.”

“Ne dememi bekliyorsun?”

“Düşün bakalım.” Onlar bu konuşmayı yaparken diğer kız arkadaşları, “Ben çayları almaya gidiyorum. Bakalım ben gelene kadar bulabilecek mi?” diye espri yaparak çay ocağının yanına gitti. O gelene kadar Nezahat kalkıp gitmişti. Geldiğinde, “Nezahat nerede?” diye sordu. Konuşmaları tartışmaya dönüştüğünde sessizce dinleyen arkadaşları, “Tartıştılar o da gitti.” Dedi. Çayları elinden bırakırken gözlüğün sahibine dönerek, “Ne vardı ki tartışacak? Çok basit bir şeyi bilecektin.” Dedi. Sinirlenerek cevap verdi genç. “Evet çok basit bir şey için teşekkür etmemi bekliyormuş hanım efendi. Sanki dağlara tırmandı, kuyulara girdi de aldı gözlüğü. Alt tarafı eğilip masanın altından aldı. Bunun için teşekkür beklenir mi?” dedi. Kabalığı yetmiyormuş gibi teşekkür bekleyeni suçlayıcı tavırları iyice çileden çıkarttı kızı. “Sana bir şey söyleyeyim mi? Buradan sadece Nezahat gitmemiş, ‘nezaket’ de gitmiş. Nezaketin olmadığı bir yerde ben de durmam.” Diyerek çantasını aldı. Kapıya doğru yürüdü. Arkasından, pahalı gözlüğü olan kaba genç; “Nezaket de kim be?” diye bağırdı. Kız süratle geri döndü, masaya eğildi. “İnternete yaz öğren. Çünkü ancak oradan okuduğunuz aklınıza giriyor.” Dedi. Gencin cevap vermesine fırsat vermeden çıktı gitti kafeteryadan.

O kafeteryadan çıkarken, kurduğu cümleyi tekrar ettim kendi kendime. “Sadece Nezehat değil ‘nezaket’ de gitmiş.” Çok hoşuma gitmişti bu cümle. Çünkü ‘nezaket’ sadece o masadan değil birçok yerden gitmişti. Ve uzun zamandır dile getirmek istediğim bir konu idi bu. Nezaketin olmadığı yerde huzursuzluklar oluşur. Nezaket kuralları ile anlatılmayan, doğrular bile rahatsız eder duyanları. Karşılaştığım olaydaki gencin, yaşı ve heyecanı bir ölçüye kadar mazeret olarak gösterilebilir. Yaşını başını almış, itibarlı meslekleri icra eden, lisans üstüne lisans belki de yüksek lisans yapmış insanlarda bile zaman zaman nezaket yoksunluklarına şahit oluyoruz. Bir şey yapıyorsunuz, “teşekkür ederim” diyemiyor bir türlü. Siz “Teşekkür ederim.” Diyorsunuz. “Rica ederim.” Demek gururuna dokunuyor. Eskiden nezaket göstermeyen insanlara, cahil insan gözüyle bakılırdı. Şimdilerde nezaket göstermek, bazıları tarafından eziklik gibi algılanmaya başlandı… Peygamberimiz (s.a.v.), “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.” Buyurmuştur. Bu kabalığımızın nedeni şükür etmemekten mi geliyor acaba? Yaratılmış her canlı şükrederken bizler ihmal etmemizin cezasını nezaketsizlikle mi çekiyoruz?

       Nezaket, övgü veya ödül beklemeden, başkaları için cömertlik, düşünme veya ilgi gösterme eylemleriyle kendini bulmuş bir davranış biçimidir. Nezaket ifadeleri, günlük hayatımızda sık sık kullanmamız gereken, kısa, öz ve anlamlı ifadelerdir. Bu ifadeleri kullanarak karşımızdaki insana verdiğimiz değeri, saygımızı gösteririz. Nezaket hayatın her alanında önem arz eden, toplumsal kurallardır. Günlük hayatta nezaket kuralı uygulamak, karakterimizi geliştirir ve ilk defa iletişim kuracağımız birinde olumlu bir intiba bırakmaya yarar.

        Karşılaştığımız bir tanıdığımıza selam verip “Nasılsınız?” dediğimizde taçlandırır hassasiyetimizi. Bir sakarlık ya da hata yaptığımızda, “Af edersiniz, özür dileriz,” dediğimizde hoşgörü ırmaklarında yıkar bizi. Kötü durumlarla karşılaşan birine “Üzgünüm” kelimesiyle yanında olduğumuzu hissettiririz. “Lütfen” ile başlayan cümlelerimiz ile kabul görürüz çoğu zaman. Nezaketin olduğu her yerde anlamak ve anlaşılmak her zaman daha kolaydır…

       Nezaket karşımızdakine gösterdiğimiz bir hassasiyet gibi görünse de daha çok kendine saygı duyan insanların yapabildiği bir olgudur. Nezaket kurallarına uymayan, nezaket kelimelerini kullanmayan insanların çevresinden çok kendilerine yaptığı kabalığa şahit oluruz çoğu zaman. Böyle durumlarda yapılması gereken en güzel şey nezaketimizi devam ettirmek, ‘Lütfen’, ‘Af edersiniz’ ‘Teşekkür ederim’, ‘rica ederim’ vb. ifadeleri kullanmaya devam ederek, karşımızdakinin kabalığından etkilenmemeye çalışmaktır.

       O öğrencinin dediği gibi ‘Nezaket gitti’ hem de birçok yerden. Gitmesinin çok nedeni var. Bunlardan bir tanesi de ‘Ben’ in gelmesidir. ‘Ben’in gelmesi, bencilliğin gelmesi… ‘Ben’ geleli neler gitmedi ki? Nezaket onlardan sadece bir tanesi… Nezaket de gitti…

       Kazandığı her başarıda şükrü, nezaketi, hassasiyeti çoğalan insanlardan olabilmek ve öyle nesiller yetişmesine vesile olabilmek dileğiyle.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır