Anasayfa > Köşe Yazıları  >  O ÇOCUKLAR HANGİ KUYRUĞA GİRSİN?

O ÇOCUKLAR HANGİ KUYRUĞA GİRSİN?



        Her geçen gün yenisini getiriyor ve gelen her gün yeni başlangıçlar için fırsat kapıları, umut kapıları açıyor bize. Çoğu kişi ‘hayatının sıradan olduğundan, rutinleşmekten kurtulamadığından’ şikâyet etse de sağlıklı, aklı başında uyandığımız her sabah yeni başlangıçlar için fırsattır. Biz yeni bir güne uyanırken, hayat akarken, niceleri ahiret yolculuğuna çıkıyor. Niceleri veda bile edemeden gidiyor aramızdan. Belki gittikleri yerde dünya kafesinden azat edilmenin ferahlığını, özgürlüğünü yaşayacaklar. Ama gitmenin her türlüsü acı verir insana. Çünkü sonunda ayrılık vardır. Vuslatı beklemek vardır. Bir arkadaş paylaşmış sosyal medyada, yeni vefat eden dostunu. Resimdeki mutlu anlarına hayran kalıyor insan. Vefat edenin gençliğine bakınca içi titriyor insanın. Sessizce bir dua dökülüyor dudaklardan “Allah rahmet eylesin. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Allah’tan geldik ve yine Allah’a döneceğiz…

       Hayat durmuyor bir türlü, akıp gidiyor. Gidenleri uğurlayıp hızla akıp gitmeye devam ediyor… Bir sürü insan sokakta koşuşturuyor. Hep bir yerlere yetişme telaşı. Kiminde Ramazan coşkusu, iftara eve yetişme çabası, kiminin aklında halâ iş, para hesabı, kiminin hayalinden çıkmıyor iftar aşı. Kimileri pide kuyruğunda bekliyor. Bu geçtiğim üçüncü fırın hepsinde de yola taşmış kuyruklar. Yaşlı bir amca dalıp gitmiş pide kuyruğunda. Kim bilir nerelere bakıyor dalgın gözleri. Eski ramazanların hasretinden mi bu dalgınlık? Ya da derdine derman mı bulamıyor o dalgın bakışlar? Belki de hiçbiri değildir. Akıp giden hayatı pide kuyruğundan da olsa durup seyredebilmenin, dinginleşmenin konforudur o bakışlar. Kim bilir belki de… Bir gencin “Amca ayakta çok bekleme seni, sıranın ön tarafına alalım. Yer verin arkadaşlar.” demesiyle çekiyor dalgın bakışlarını, balıkçının ağını çektiği gibi. Ve gence tebessüm ederek, “Gerek yok evladım. Beklerim ben. Kimsenin hakkına girmek istemem.” Sıranın ön tarafından yer vermek isteyen başka biri. “Hakka girmezsin amca. Biz gönüllü veriyoruz sıramızı. Hem vakit geçiyor burada beklerken. Akşam vakti yaklaştıkça sabırsızlanıyor insan.” O kişinin sözleri, şimşek hızıyla açlıktan ölen çocukları getirdi aklıma. Açlıktan ölmek üzere olan küçük kızın yazdığı mektuptaki şu cümleleri de “Ey ölüm meleği! Acele et ve ruhumu al ki artık Cennet’te yemek yiyeyim. Ben çok açım. Ve ey ailem! Benim için korkmayın. Ben sizin yerinize de Cennet’te yiyebildiğim kadar çok yiyeceğim.” Koskoca dünyanın doyurmayı beceremediği minicik bir kız çocuğunun vasiyetinden bu sözler…  Afrika’da açlık ve susuzluktan altı yaşına giremeden ölen yüzlerce çocuğun hissettiği açlığın yüzde belki de binde birini on üç, on dört saat yaşadığımızda vakitler geçmek bilmiyor. Pide kuyruklarında açlığımızı yatıştırmaya çalışıyoruz. O çocuklar hangi kuyruğa girsin? Hangi kuyrukta bastırsınlar açlıklarını? Hangi kuyrukta kurtulsunlar, aç ölmekten? Yemekten geçelim, temiz ve sağlıklı su bulabilseler belki biraz daha yaşama şansları olur. O çocuklar bir tutam yaşama şansı için hangi kuyruğa girsinler?

       Şimdi içim, sosyal medyada ölümü paylaşılan gence yandığından çok daha fazla yanıyor. Ölüm her an hepimiz için her yerde. Belki bir köşe başında belki hastane odasında belki de yatağımızda bekliyor bizi. Ama açlıkla mücadele eden çocuklar ölümü bekliyor, doyabilmek için… Biz ölümden kaçarken onlar “Çabuk ol ölüm meleği! Bir an önce doymak istiyorum” diyor. Bunları düşündükçe şuncacık açlık için iftar saatini gözlemekten utanıyor insan…

       Dr. Burhan İşliyen’in “Keşke Açlık Da Bulaşıcı Olsaydı” başlıklı bir makalesi var. Ne kadar doğru bir cümle ve faydalı bir makale. Dünyada covidden ölenlerin sayısından çok daha fazlası her yıl açlıktan ölüyor. Hal böyle iken dünya covidin tedavisi için yana yakıla çareler arıyor. İş açlığa gelince kıllar kıpırdamıyor. Neden? Açlık bulaşıcı değil! Tokları tehdit etmiyor!.. Sözüm ona globalleşen dünyada açlıkla gerçekten mücadele eden çok az ülke ve sivil toplum kuruluşları var. Çabaları takdire şayan. Ancak yetebilecek ölçüde değil. Sayıları dilerim zamanla artar.

       Ne yazık ki açlık bulaşıcı değil. Bulaşıcı hastalıklar kadar ses getirmiyor, doymak için ölümü bekleyen çocuğun cümleleri… Pide kuyrukları kadar ilgimizi çekmiyor, her yıl açlıktan ölenlerin sayıları… Oysa Allah, Beled suresinde, açları doyurmayanları, onlarla ilgilenmeyenleri “Sarp yokuşu aşamayanlar” olarak adlandırıyor. Sarp yokuşu aşamayanlardan olmanın düşüncesi bile ürkütüyor insanı… Sarp yokuşları aşabilmek, bir kişinin bile olsa açlığını gidermeye vesile olabilmek, açlıktan hiçbir çocuğun ölmediğini görebilmek temenni ve duasıyla. Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır