OKUMAYI SEVDİREBİLMEK

Okumak defalarca üzerinde durduğumuz, durmaya devam edeceğimiz okumak… Olmazsa olmazımız… Kendimizi bulduğumuz, insanlığımızı hissettiğimiz yegâne olgu… Ruh ve düşünce dünyamızı aydınlatan, kendimize ve çevremize saygımızı artıran okumak… Okumak muhteşem ötesidir. Satır aralarında öğrenip hissettiklerimizi nakış nakış işleriz karakterimize, düşünce dünyamıza, ruhumuza. Bir kitabı bitirdiğimizde o kitaba başlamadan önceki insan değilizdir artık. O kitabın içindekiler ile hemhal olup dertlenmiş ya da sevinmişizdir. En önemlisi de öğrenmişizdir. Bunun için okumak kadar önemli olan ne okuduğumuzdur. Şüphesiz insan her şeyi okuyamaz. Bütün kitapları bitiremez. Okumaya gücümüzün yettiği kadarını okuruz. Bu demek oluyor ki okuduklarımızı iyi seçmeliyiz. Ruhumuzu temizleyen, aklımızı kullanmaya teşvik eden, düşünce dünyamızı zenginleştiren, kültür mirasımızı öğrenme ve koruma adına farkındalık uyandıran kitapları tercih etmeliyiz. Ama önce okumayı sevmeliyiz.
Okumayı sevmek küçük yaşlarda edinilir. Sonraları davranış biçimi olarak karakterimize yerleşir. Nasıl yemek yemeden vücudumuzu ayakta tutamıyorsak. Okumadan da ruhumuzu ve düşünce dünyamızı zinde tutamayız. Okumayı hayat biçimi haline getirmiş olan insanlar, okumadan geçen günlerini eksik hissederler. O günü verimli saymazlar. Daha önceleri okumanın faydaları hakkında da yazılarımız olmuştu. Onlardan bir tanesinde bu konuda yapılan araştırmalara değinmiştik. Ve o araştırmalardan birisi, okumanın insanı genç tutuğuna değiniyordu. İnsanların yaşlanmaktan, ruhi çöküntüye uğramaktan fazlasıyla korktukları bir yüzyılda yaşıyoruz. Öyle ise okumak bizim için bulunmaz bir nimet ve şifa kaynağıdır. Sadece bu sebebin varlığı bile okuma sevgisi aşılar bize.
Okullarda, öğrencilere canla başla okumayı sevdirmeye çalışan öğretmenler gördüm. Öğretmenlerimizin hepsi başımızın tacı. Onları saygıyla selamlıyorum. Hatta bir orta okulda, okumanın ötesinde yazmayı öğrencilere sevdirmek adına çalışmalar yapıldığına şahit oldum. Bu çalışmalardan bir tanesinden bahsetmek istiyorum size. Her yıl içinde öğrencilerin yazılarının, şiirlerinin olduğu, konularının toplum ve insan yararına olan başlıklardan seçildiği bir kitap çıkartıyorlar. Bu kitabın oluşum evresinde hummalı bir çalışma yapıyorlar. En güzelini yazmak için belki de defalarca yazıyorlar. Tabi bunun öncesinde okuyorlar. Okulun ve öğretmenlerin bu çabası, öğrencilerin ilgisi takdire şayan derecede.
Fark ettiğim bir şey var. Üzülerek söylemek istiyorum ki okumaya ve yazmaya istekli çocukların çoğu ‘ailelerinde okuyan insan örneği’ olan çocuklar. İstisnalar mutlaka vardır. Ancak genel gidişatı değiştirmeyecek ölçüde az. Vardığım kanının sebeplerinden birisi bir öğrenci ile yaptığım konuşmadır. Kitap okurken bir öğrenci geldi yanıma.
“Abla kitap okumayı çok mu seviyorsun?” diye sordu.
“Evet, sen de seviyor musun?” diye karşılık verdiğimde,
“Sevmeyi çok isterdim. Ama çok beceremiyorum. Elime alınca sıkılıyorum.” Dedi. Ve arkasından ekledi.
“Abla sen iyisin, okuyorsun. Bizim ailede okuyan bir Allah’ın kulunu görmedim. Bizim ailede büyüklerden kimse okumaz.” Dedi. Bu sözden sonra çocuğa daha ne denebilirdi ki. Ona okumayı en çok sevdirecek şeyden, ‘okuyan bir aileden’ mahrum bir çocuğa okuma sevgisi nasıl aşılanabilir ki… O çocukla konuştuktan sonra daha çok okumaya karar verdim. Hem de sadece evde değil. Parkta, otobüste, durakta, topluma açık her yerde okumaya karar verdim. Bu çocukların okumayı seven insanları daha çok görmesi gerekiyor. Açık alanlarda elinde telefonla dolaşan onlarca belki de yüzlerce insan var. Bazı gençler başkasının elindeki telefonun özelliklerini hemen sayabilecek kadar iyi tanıyorlar o cihazları. Lakin birinin elindeki kitabı görünce, “Aaaa ben bunu okumuştum. Şu konudan bahsediyor.” Diyebilecek olanların sayısı az çok az… Demek ki toplum olarak bize çok görev düşüyor. Çünkü çocuklar su misalidir. Bulunduğu kabın şeklini alırlar. Bu kap ailedir, toplumdur. Eğer çocuğun bu sevgiyi ailede edinme şansı olmamışsa toplum olarak biz onlara bu şansı sunmak zorundayız. Zorundayız çünkü o çocuklar geleceğin toplumu… Çünkü çocuklar bizim ve dünyanın geleceği… Geleceğin temelleri ise bugünden atılıyor. Bu temele iyi yönde katkımız olsun istiyorsak önce okumalıyız, okumalıyız ki çocuklara ve çevremizdekilere okumayı sevdirmeliyiz. Okumayı seven nice nesiller yetiştirebilmek dileğiyle.
Saygılar, sevgiler.