Anasayfa > Köşe Yazıları  >  ÖTEKİLERİN İNŞAASI                                   

ÖTEKİLERİN İNŞAASI                                   



Hepimiz farklı çevrelerde yetişiyoruz. Genetiklik noktasında benzer yönlerimiz dile getirilse de İbn-i Haldun’un dediği gibi “ insan geldiği soyun değil, yaşadığı ortamın ve alışkanlıklarının çocuğudur.”

 Edindiğimiz doğrular, algılarımız arasından seçtiklerimizle şekilleniyor. Varlığından haberdar olunmayan herhangi bir olgunun doğru ya da yanlışlığını nasıl analiz edebiliriz ki? Ya da üstünkörü duyduklarımız bizler için nasıl kalıcı olabilir.

Pandemi süreci evden de olsa farklı tarzları görme fırsatı sundu bizlere. Ne kadar çok insan o kadar fazla bakış açısı demek. Psikolojide bir yargı var. Bir kişi herhangi bir şey yaşadıktan sonra, o kişi artık eski kişi değildir. Her bireyin algı ve ilgilerinin farklı olması, edindiği bilgiyi farklı kullanmasını da sağlayabiliyor. Doğrunun tek ve kalıcı olmasıyla birlikte aynı zamanda uygulama noktasında çeşitlilik arz ettiğini düşünenlerdenim.

 Bu çeşitliliğin zenginliği toplumların medeniyet inşasındaki en önemli mihenk taşı. Bu durumu farklılık olarak görüp kendini ve kendisinin müntesibi olduğu topluluğu; en ideal, en kutsal kabül ederek diğerlerini ayrıştırmak; İnanılan doğrulara ve insanın insanlığına ne kadar tezat bir durum.

Bir insanı ötekileştirmeden olduğu gibi kabül etmek istişare fırsatı sunar bize. Tamamen reddetmek iletişimin de tamamen kesilmesi demek. Bu da karşımızdaki yanlış yapan kişinin, yanlışlığıyla acı çekmesine göz yummak ve yanlışın düzelmesine fırsat tanımamaktır benim gözümde. Belki de kendi yanlışlarından vazgeçememe çıkmazı. Bununla birlikte kin, kibir, hased tohumlarının ekilmesi ise kaçınılmaz.

Ötekileştirmek toplumun sorunlarını ve insanların nerede durduğunu görmemizi engeller. Suizana sebep olarak çözüm arayışımızı yok eder ve sorunların büyümesine sebep olur. Şuan yaşanan bin bir türlü düşünce ve davranış problemlerinin devam etmesi, giderek de artmasının nedeni de bu değil mi sizce?

 Toplum olarak yaraların birlikte sarılması iyileşmenin daha hızlı olmasına vesile olacaktır. Aradaki bağın kuvvetlenmesiyle, her daim dimdik duran ve kendi içinde huzur inşaa ederek toplumun gelişimi süreklilik kazanacaktır.

Sürekli bir gelişim insan ve toplumlar için kaçınılmaz. Kazan kazan ilişkisi…İnsanın inşaası toplumu, toplumların gelişimi ise hayallerimizdeki “ütopya” dediğimiz ideal toplumu oluşturacaktır.

Ötekileştirilmediğiniz huzurlu bir yaşam duasıyla…

Allah’a emanet olunuz…


Sıradaki Habere Kaydır