Anasayfa > Köşe Yazıları  >  RODOS ADASI’NIN FETHİ VE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA

RODOS ADASI’NIN FETHİ VE ÇOBAN MUSTAFA PAŞA



Kıymetli okuyucularım bu hafta yazımızda sizlere bölgemizin Bânisi Çoban Mustafa Paşa’nın Serdar olarak orduyu komute ettiği Fatih Sultan Mehmed Han’ın feth etmediği istediği lakin Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından feth edilen Rodos Adası’nın fethini kısaca Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Bursa Kadısına gönderdiği mektubu sizlere bir kısmını paylaşıyorum Kıymetli okuyucularım

Rodos’un fethinden sonra Bursa Kadısı Mevlana Abdülkadir’e şu fetihnâme gönderilmiştir:

“Müslüman kadılarının kadılıkta daha bilgilisi, birliği koruyanların iyisi, iyilik ve ilmin madeni, bütün halkın üzerinde Allah’ın delili, peygamberlerin ilminin varisi, Mevlânâ Abdülkadir -Allah ilminin derecesini artırsın-, yüce ferman eline ulaşınca biline ki, Zaferle sonuçlanan saltanatımın başlangıcı ve hilafet menşurunun çıkarılmasından şu ana kadar, bütün gayretimi Allah’ın yardımı İle dini bildirmeye, küfür ve zulmü belirtilerini ezmeye sarf ettim. Keskin gayret, gaza ve cihat kılıcımın da, fesat huylu kâfirlerin kafaları ve cesetleri üzerinde bulunması güzel âdetlerimden olduğundan, uğursuz Rodos kalesinin fethi için, ölüm araç gereçleri dolu, dağ gibi gemiler İle vezirim Mustafa Paşa’yı gönderdim. Arkasından ben de, saltanat kapısı İstanbul’dan Üsküdar’a geçtim. Bayraklarım bir menzilde iki gün kalmayarak, aralıksız yürüdüm. Mustafa Paşa ferman üzerine, anılan gemilerle zafer kanadını açıp, Allah’ın yardım rüzgârı İle Rodos Adası’nın kalesine ulaştı. Özen ve gayretli adımlarını acele atarak, hemen gemilerde olan askerleri, topları ve diğer savaş âletlerini çıkardı. Ben de menzilleri geçerek ulaşmakta iken, iyi tedbir icabı, vezirim

Ahmed Paşa’yı bayraklarımı önde gönderdim. İki üç menzillik yer kaldığından, o da fermanım üzere yola koyulup, adı geçen adaya ulaştı.  

Yaratılışındaki mertlik ve yiğitliği ortaya koyarak, iyi tedbir ve ileri görüşlülüğü İle fetih sonucunun başlangıcını tertip etmeye kendini adadı.

Anılan hisarın kuşatılmasına uygun olan yerleri görüp, Mustafa Paşa İle Rumeli Beylerbeyisi Ayas Paşa ve Anadolu Beylerbeyisi Kasım Paşa, yeniçeri kullarımın ağası Bâli Ağa, yanlarında bulunan Rumeli ve Anadolu askerleri ve yeniçeri kullarım ile ansızın hisar kuşattılar.”

Savaş, araç ve gereçlerini her tarafından kurup savaşmaktay iken ben de bayraklarımla Menteşe sancağından Marmaris adlı iskeleye geldim. Bir gün sabah erkenden, sayısı belirsiz askerlerimle, hilal görünüşlü gemiye binip adı geçen adaya indim. Ovalar ve dağları ile burası, İslâmın doğuşundan tâ bu zamana kadar parlak kılıçlı, şöhretli padişahlardan bile gizli kalmıştır. Hisarın doğu tarafını Veziriazam Pîrî Mehmed Paşa Rumeli ve Anadolu sancaklarını bazılarının beyleri, sipahileri, yeniçerileri, Mısır tarafından gelen Çerkezler ve gönüllerle kuşattı. Bütün deniz yolcularının zarar kaynağı tüccarların kanını döken hastalık halindeki Rodos kalesi; İslam’ın ortaya çıkışından şu ana kadar ele geçirilmesi ile hayalden bile saklı olup, sağlamlığını anlatmakta akıllar âcizdir. Duvar ve kapıları uzunluk ve genişliği takdir etmekte âlimlerin aletleri yetersiz kalır. Hendeğinin derinliği vehim dürbünün göstergesi, çatının uzaklığı, göğe kadar kıskandırır, kale duvarı güneşin tacıyla arkadaş, kulesinin başı semanın durağıdır. İçinde olan puta tapıcılar ve İslâm’a direnenlerin kalp gözlerinin basiretsizliği, doğu ve batı sultanlarının keskin kılıçlarının ağızlarındaki salyalarını akıtır. Bunca yıldan beri hiçbir kale fethedici padişaha zabtı nasip olmayıp, bu haliyle padişahların hasret çektiği yer olup kalmıştır. Her tarafı askerlerimle dolu olup, bütün yönlerden üzerine asker sevk edilip, çeşitli yerlere Yıldırım tarzlı toplar kurulmuş, savaş gürültüsü göklere ulaşmış, her topun, fil gibi kükreyişi veya İsrafil’in sürü gibi olan sesini duyanların tam bir korku ve dehşete düşerlerdi.

Hava topları yüksek uçan şahinler gibi o alçakların kafaları üzerine iner çıkar, sabah akşam gökkubbeden başlarına taşlar yağdırdı. Savaşın dehşetinden, top ve tüfek korkusu yüzünden, kalenin beden ve burçlarında hiçbir kâfirin başını kaldırmaya canı yoktu.


Sıradaki Habere Kaydır