Ses Çıkmazı

Artık bir isimle devam ediyorum.
En layık olanı bu galiba derin yaralarıma ve tarifsiz acılarıma. Her zaman uğraşılan damarımla, bütün dolu sözcüklerimi yazıyorum. Bu kez bağırmıyor söylediklerim, çünkü sesimi duyuramıyorum. Ama yine de sessiz sakin bir şekilde anlatmaktan yılmadan içimi döküyorum kağıda.
Hayat değil mi tam olarak bu nokta ? Vazgeçmeyiş…
Direnmek benim kendi lügatımın kapağı gibidir. Bakınca değil okudukça anlaşılır, sayfalar gittiçe öğrenilir. Direnmek pek de kolay değildir aslında, direnmeye kitap olmak ise hiç kolay değildir.
İçimde çokça kırgınlık var ama bilinmez kime karşı olduğu, çokça suskunluk var ama söylenmez kime doğru dolduğum.
Aslında kelimeler tesir etmiyor artık hislerime. Hep söylerim…
Neresinden tutacağım bu acının ellerinden neresinden sarmaya başlayacağım ? Hangi kelimeyle, hangi cümlelerle teselli edeceğim bu dünleri ve nasıl inandıracağım umutlarımı yarına ?
Örselenmiş bir ruh var içimde ve bedenim bunun zıttı kadar vakur duruşlu. Ben anlatırım da ezdirmem yine kendimi.
Huyumdur çok kızmak çok sinirlenmek. Eserkliyimdir, aniden kızar aniden kırılırım.
Aslında beni kırdıklarına kızarım kimse de bilmez.
Çocuk hallerimi bile geri istemiyorum. Savunmasızlık hissi boğuyor tam da o hallerde.
Kendi kendimin dermanı olmuşum bunca zaman. Benim kader yazımda karalanmış ne kadar çok mutluluk var… Üstü çizili duran gülüşmeli anılar var ve altı ince kalemle çizilmiş bir sürü gözyaşı dökmeli zamanlar var.
Derdimi kendim çektim, kendim büyüttüm, bitecek elbet ama henüz bitiremedim.
Pek çok acıyı güzelliğe çeviremedim. Zaten acıları başımıza saranlarla hesaplaşmadıkça da acı daimi olur.
Daimi acılarım var. Hesaplaşamadım ve cesaretim de yok zaten.
Sancılarla yaşamı devam ettiriyorum. Ekleyerek üstüne belki de birden yıkılmasını bekleyerek.
Neyse ne işte.
Ne diyordu Umay Umay « çıkmayan sesim için yazıyorum. »
Bu yazı sürer gider de kelimeler tükeniyor.
İçim de tükenmeden kalemi koyuyorum. Devamını dilemem ama hayat yazdıracak biliyorum.