Anasayfa > Köşe Yazıları  >  TÜRK KADINI

TÜRK KADINI



Toplumun her alanında etkin rol oynayan, girdiği, elinin değdiği her yeri güzelleştiren ‘kadın’, daha doğrusu ‘Türk kadını’ bugün konumuz. Dünyanın her yerinde başarılarıyla kendinden bahsettiren; kültür, bilim, sanat, spor, sanayi, siyaset, ilim konularında öne çıkmış, örnek teşkil eden çok kadın vardır. Tarih geriye gittikçe, dünya kadınlarının içinde bu örnekler azalırken, Türk toplumlarında kadınlar her zaman etkin rol aldılar.

       Türk toplumlarında kadının saygın bir yeri vardır. Orta Asya’da kurulan ilk Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Devlet yönetiminde hakanların yanında eşleri bulunurdu. Hatun adı ile anılan hakan eşleri yönetimde söz sahibiydi. Selahattin Döğüş makalesinde; Orhun Kitabelerinde, hatun adının hakandan sonra geldiğini, Oğuznâmelerde, özellikle Dede Korkut Kitabında, Alplar Teşkilatı içinde kadın Alpların önemli faaliyetler aldığını yazıyor. Anadolu’da Moğol istilası zamanında kadınların şehir savunmalarında bulunduklarını da…

       Tarihte bilinen ve kabul gören ilk kadın hükümdar Türk kadınıdır. Tomris Hatun bilinen ilk kadın hükümdar. Savaş sanatlarında ileri olan Pers İmparatorluğu’na karşı dillere destan zafer kazanan Tomris Hatun… Hemen hemen bütün Türk kadınları ata biner, ok atar, ağır sporlar yapıp savaşlara katılırlardı.

       İslamiyet’in Türkler tarafından kabulünden sonra kadının etkinliğinin azaldığı sanılır. Sanıldığının aksine Türk kadını toplumda etkin rol almaya devam etti. Büyük Selçuklu Devleti’nde kadınlar söz sahibi olup yönetimde ve devlet protokolünde hükümdardan sonra gelirdi. Devlet işlerini yakından takip ederdi. Hükümdarın olmadığı zamanda devleti yönetebilecek kadar siyaset bilgisine sahipti. İlk Müslüman Türk devletlerinde hanedandan olsun olmasın, hatunların özel birlikleri vardı. Osmanlı Devleti’nin kurulduğu dönemlerde Bacıyân-ı Rum (Ahilik teşkilatının kadınlardan oluşan kolu.) önemli sosyal, askeri alanlarda faaliyetlerde bulunmuşlardır. Türk kadınının, erkeklerle birlikte iş hayatında olması dikkat çekicidir. Ve kadına verilen değeri gösterir. Bu gelenek ve kadına verilen önem, Orta Asya’dan Selçuklu ’ya ondan da Osmanlı’ya sirayet eden bir mirastır. (Doğan.200’den akt. Bulut 2013)

       Batı henüz kadına gereken değeri verememişken, ayrılmak istedikleri eşlerini köle pazarlarında satarken, Türk kadını tarihi boyunca hak ettiği değeri hep görmüştür. İslamiyet’in kabulü ile bu değer katlanarak büyümüştür. İslam’da kadınları; sosyal, ekonomik, kültürel hayatta kısıtlayan bir emir yoktur. Bilâkis Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’de “Bilinsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm suresi 39. Ayet) demiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde yaşamış bir çok kadın sosyal alanda faaliyet göstermiştir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in eşlerinden Zeynep Binti Cahş validemiz elleriyle deri tabakalar ve eşyalar diker gelirini ilim görenlere tahsis ederdi. Hz. Aişe validemiz tefsir, hadis, fıkıh, tarih, edebiyat, hitabet ve tıp alanında ilim sahibiydi. Peygamberimiz (s.a.v.) veda hutbesinde “Kadınlar size Allah’ın emanetidir.” diyerek, ümmetini kadınlar hususunda itinaya davet etmiştir.

       Osmanlı toplumunda ise kadınlar; her zaman hayır işleri ile anılırdı. Aldıkları terbiye ve eğitim düzeyleri yüksek olan Osmanlı kadınları, toplumun adeta nabzını tutmuş ve ihtiyaç olan yere gereken hayratı yaptırmaktan geri durmamıştır. Osmanlı kadınları cami, çeşme, imaret, hastane vb. hayratlar yaptırırlardı. Yetinmeyip vakıflar kurarak bu hayırların devamlılıklarını sağlarlardı. Anlattıklarımız Osmanlı’da kadınların kendilerine has gelirleri olduğunu gösterir. Ayrıca Osmanlı’da kadın savaşta yerini alırdı. 93 Harbinde evladını bırakma pahasına giden Nene Hatun gibi… Tarlada çalışırdı, ekmeğini kazanan emektar köylü kadını gibi…  Yeri gelir evinin reisi olurdu. Eşi cephede savaşırken bütün ailenin yükünü omuzlayan nice analarımız gibi…

       Türk kadınını anlatırken, Kurtuluş Savaşı’nda vatan savunmasında bulunan, cumhuriyetimizin kurulmasında alın teri, emeği, kanı olan, kahramanlıklarıyla Türk kadınını daha da onurlandıran; Nezahat Onbaşı’yı, Halide Onbaşı’yı, Halime Çavuş’u, Kara Fatma’yı, Gödesli Makbule’yi anmamak olur mu? Bu analarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhları şâd olsun. Başka milletlerde Türk kadını kadar etkin olan, Türk kadını kadar kahramanlık sergileyen, tarihe yön veren kadınlar yoktur.

       Sadece geçmişte değil, günümüzde de zamanın şartlarına göre mücadele eden nice Türk kadınları var. Galaksi kâşifi olan, Texas’ da bir parka on bilim kadını ile birlikte heykeli dikilen, Burçin Mutlu Pakdil gibi… Tokyo Olimpiyatları’nda ülkemize altın madalya getiren Busenaz Sürmeneli gibi… Bunlar sadece aklıma ilk gelen iki örnek. Her alanda başarılara imza atmış nice kadınlarımız var. Hepsi ile gurur duyuyoruz. Daha da fazla gurur duyduğumuz kadınlar ise onları bu bilinçle yetiştiren anneleridir. Hangi başarıya imza atarsak atalım, kadın olarak en büyük başarımız; vatan, millet aşkıyla yetiştirdiğimiz, azimli, inançlı evlatlarımızdır. İstikballeri güzel olsun inşallah.

       Çağımızda kadını değersizleştiren davranışlarda bulunanlara baktığımızda, eğitim yoksunluğundan çok değer yoksunu olduklarını görürüz. Milli ve manevi değerler ile süslenmeyen, korumasında olmayan eğitim, ınsanı ve hayatı güzelleştirmez, kadını da…  Dilerim, değerleriyle süslenmiş, kıymet bilen insanlar olsun bütün kadınların hayatlarında.

Saygılar, Sevgiler


Sıradaki Habere Kaydır