Anasayfa > Köşe Yazıları  >  UMUT, FAKİRİN EKMEĞİ

UMUT, FAKİRİN EKMEĞİ



       Her gün kalkar, günlük işlerimizi yapar, hedeflerimiz uğruna ter döker, hayatımızdaki olumsuzlukları düzeltmeye çalışır, koşturmaktan koşturmaya salarız kendimizi. Ertesi güne tekrar aynı gayretle başlarız. Peki bu döngüde yorulmaz mı insan? Vazgeçmez mi hiç? Yorulur tabi. Yorgunluğunu gayretinin önüne çekenler, vazgeçenler, umudu tükenenlerdir. Bu döngünün yakıt deposu umuttur. Umudu tükenen yol alamaz. Yaşama sevinci biter. Hayatını idame ettiremez hale gelir. Umutsuzluğun birçok sebebi var. Bu konuda yapılan araştırmalar, makaleler mevcut. Ancak bugün, umutsuzluğun sebeplerinin üzerinde durmaktan ziyade umudunu hiç yitirmeyenlerin sımsıkı sarıldığı bir atasözünden bahsetmek istiyorum.

       “Umut, fakirin ekmeğidir.” Nice fakirler bolluğa, rahata kavuşma ümidiyle bu söze sarılıp; hayat yolculuklarının deposunu ‘umut’ yakıtı ile doldurmuşlardır. ‘Umut’ sözcüğünden sonra gelen, ‘fakir’ kelimesine baktığımızda, Arapçadan gelen bir sıfat olduğunu, asıl anlamının ‘Fekâr’ omurgası kırılmış kimse demek olduğunu görürüz. Bu durumda olan kişi kendi ihtiyacını göremez ve yardıma muhtaçtır.

       Kur’an-ı Kerim’de, insanın fakir Allah-u Tealâ’ nın zengin olduğu defalarca zikredilir. Bu bilgilerden yola çıkarak diyebiliriz ki; fakir, parasal ve imkânlar yönünden kısıtlı olan kimseye denmiyor sadece.

       Güç yetiremediğimiz ne varsa, hepimiz onun fakiriyiz aslında. Parası olmayan paranın, hasta olan sıhhatin, huzuru olmayan mutluluğun, yalnız olan dostun fakiri… Fakiri olduğumuz şeylerin hepsini sayarsak sayfalar dolar. Bize verilen her nimetin yokluğu fakirliktir. Onun için fakrımızı bilip, umut nimetine sımsıkı sarılmalıyız.

       Örflerimiz ve dinimizde de ‘umutsuz olmak’ yerilmiş, günah sayılmıştır.  “Allah’tan umut kesilmez” Der dinimiz. Bizler her nimetin fakiri olma adayıyken, zengin olan yaratandan umut keserek, bindiğimiz dalı kesmiş oluruz aslında.

       O’nun verdiğinden fazla, ne bir lokma yiyebilir insan ne de bir nefes alabilir. Umudumuzu bu gerçeğin üzerine oturtmalıyız. Umudumuzu kesmeden, inançla, sımsıkı sarılmalı, umut ekmeği ile doyurmalıyız aç yanlarımızı.

       “Umut ettim, gayret gösterdim. ‘Umut, fakirin ekmeği diyerek çıktım yola. Bugün olmadıysa yarın olacak, umudum var. Üzerimde; inanarak, umut ederek çalışmanın mutluluğu var. Diyecek sözüm var. ‘Denedim, uğraştım.’ Diyebilecek olmanın rahatlığı var üzerimde…” Bu şekilde bakabiliyorsak yaşadıklarımıza, başarısızlıklarımızın ardından dahi. Yeni tohumlar ekmiş oluruz yeni başlangıçlara. Yeniden yola çıkabilmek için umutla doldururuz hayatımızın yakıt deposunu. Deposu umutla dolu olanlar durmayı, vazgeçmeyi akıllarının ucundan dahi geçirmezler. Ancak onların akıllarından çıkartmadıkları, fakir olduklarıdır.

       Evet fakiriz biz, insanoğlu fakir… Dillere destan hesapları olan da…  Gücü, kuvvetiyle yüreklere korku salan da… güzelliğiyle akılları baştan alan da… şanı, şöhreti olan da… en az bir lokma ekmeğe muhtaç olan kadar fakir… Evet fakiriz biz… Bizden alınan zerre kadar nimeti bile yerine koyacak gücümüz, kudretimiz olmadığı için fakir… Ve fakirliğimizi kabul ettiğimiz oranda, umudu nimet olarak görebiliriz. “Biz fakiriz. Umut, fakirin ekmeği.” Diyebildiğimiz ölçüde ‘umut’ nimetiyle aç yönlerimizi doyurabiliriz.  Aksi taktirde, bize verilen nimetlerin ihsan olduğunu unutup, hak ettiğimizi düşünürüz. Yaşadığımız ilk kayıpta da yerle yeksan oluruz…

       Neyin yokluğunu çekiyorsak, onun fakiriyiz. Umutlarımızın, yokluklarımıza nimet olabilmesi dileğiyle. Yaşama sevincimiz bol olsun.

Saygılar, sevgiler.


Sıradaki Habere Kaydır