YAŞAMA SEVİNCİ – GENÇ RUH

Dünya dönüyor sen ne dersen de
Yıllar geçiyor fark etmesen de”
sözleriyle başlayan bir şarkı vardır. Şarkıda yılların getirdiği olumsuzluklardan bahsediliyor. Şarkının sonunda, “Sen ne dersen de değmez bu dünya, Yıllar geçermiş, geçsin ruhumuz genç ya.” Diyor. Değmeyen bir dünyada genç kalabilen ruhların güzelliğini hissettiriyor… Kim bilir nelere rağmen ruhlar genç kalıyor? Ruh nasıl genç kalır? Yaşanan bunca olumsuzluğa rağmen ruhları genç tutan, yaşamaktan vazgeçirmeyen şey nedir? Bugün elimizden geldiğince, ruhları genç tutanlardan, insana tebessüm ettirenlerden bahsetmeye çalışacağız kıymetli dostlar.
Dünya da insanlık da türlü türlü dönemlerden, zorlu sınavlardan geçmiştir. En zor dönemler savaşların ve felaketlerin ayyuka çıktığı dönemlerdir. Toplumun en küçük ferdinden, devletler hukukuna kadar her şey ve herkes etkilenir bu zorlu geçişlerden. Bizler de toplumun bireyleri olarak son dönemlerde yaşananlardan oldukça fazla etkilendik. Depremler, yangınlar, seller, Filistin’deki katliam, vatan için şehit verdiklerimiz… O kadar çok kaybımız oldu ki yıllar içinde… Hassas yürekler delik deşik oldu… Yine de yaşama sevincimiz yerle bir olmadı. Olmamalı da… Yaşama sevinci olmayan bir insanın hayatla, iyiyle, kötüyle, güzelle, çirkinle, azla, çokla daha doğrusu hiçbir şeyle alâkası olmaz… Yaşama sevinci olmayan bir insanın robottan farkı kalmaz. Hayatını yapmak zorunda olduğu görevler ve direktifler doğrultusunda yaşar. Yaşama sevincimiz bizi ayakta tutan, özgün yapan, farklı kılan bir olgudur. Her birimizin yaşama sevinci farklı iklimlerde yeşerir. Yaşama sevincimiz taze ve yeşilse rumuz da genç kalır.
Yaşama sevincimizi taze ve yeşil tutan şeyler nelerdir? Sorusunu yöneltsem hepimiz farklı cevaplar veririz. Maddi güç, manevi güç, başarı, çevre, eş dost, akraba, evlat, dinamizm… Bu cevaplar kişiden kişiye farklılık göstererek uzayıp gider…
Aslında insanın yaşama sevincini diri tutan asıl sır, yaşanan küçük anlarda gizlidir. Pazar günü başımızdan geçen, bizleri tebessüm ettiren, yaşama sevincimize lezzetli ikramlar sunan küçük bir andan bahsetmek istiyorum.
Eşimin rahatsızlanması sonucu hastanenin acil bölümüne gittik. Kayıt yaptırdıktan sonra hastaların muayene sıralarını beklediği bölüme geçtik. Hastane çok kalabalıktı sıra gelmek bilmiyordu. Bekleme salonundaki sandalyeler doluydu. Birçok kişi ayakta bekliyordu. Sandalyelerden birine minik, sevimli bir kedi oturmuştu. Her gelen ona bakıp tebessüm ederek uygun bir yerde ayakta beklemeye başlıyordu. Ayakta beklemelerine rağmen, minik kedinin rahatını kimse bozmaya yeltenmiyordu. Arada ona bakıp tebessüm ediyorlardı. Bekleme salonunda ki hastalar ve hasta yakınları sıralarının kendilerine gelip gelmediğini görmek için ekrana bakıyorlardı. Sarı tüylü, minik kedi de gözlerini ayırmadan ekrana bakıyordu. Orada bulunan çocuklardan biri, kedi de muayene olacak her halde ekrandan sırasına bakıyor, deyince hastaların yüzünde bir tebessüm daha oluştu. Ekrana bakmaktan yorulmuş olacak ki az sonra oturduğu deri sandalyede kıvrılıp uyumaya başladı bizim sarı, minik kedi.
Üç yaşlarında bir çocuk ile babası girdi bekleme salonuna. Oturacak yer aradılar. Üç yaşlarındaki çocuk kedinin yanına geldi. Çizgi film kahramanına bakıyormuş gibi uzun ve dikkatlice baktı kediye. Babasına dönerek, yer yok, dedi. Çocuğun halsizliği sesine dahi yansıyordu. Babası biraz düşündükten sonra, oğlum kediyi alalım sen otur, dedi. Üç yaşlarındaki güzel çocuk, “Baba onun da canı var. Belki o da hastadır. Doktora gelmiştir. Yatsın, kaldırmayalım.” Dedi. O çocuğun sözlerini duyan bizler yine tebessüm ettik. Minik bir kedi ve iki tane çocuk bekleme salonunda bulunan hasta ve halsiz kişilere tebessüm ettirdiler. Çocukların sözlerinden çok sergiledikleri merhamet duygusuydu tebessümlerimizin kaynağı.
Ortamda bulunan çocuklar bir tek kişinin bile kediye saygısız ve merhametsiz davrandığına şahit olmamışlardı. Salondakiler kediyi sandalyeden almaya, rahatsız etmeye kalkışmamışlardı. Kediye merhamet göstermişlerdi. Böyle bir ortamda çocukların davranışları da merhamet yönünde oldu. Merhamet, küçük çocukların ruhuna, belleğine yer etti. O çocuklar geleceğe merhamet taşıyacaklar… Dünya çocukların merhametiyle genç kalacak…
Öte yandan bekleme salonunda ettiğimiz tebessümler gün boyu yaşadıklarımıza olumlu yönden bakmamızı sağlayacaktır. Yaşadıklarımıza olumlu yönden baktıkça yaşama sevincimiz diri kalacaktır. Psikologların birçoğu hayatın içinde yaşanan küçük şeylerin hayatımızın tamamını etkilediği kanısındadır.
Farz edelim ki çok zor bir toplantıyı alnımızın akıyla tamamladık. Tam bizim istediğimiz gibi sonuçlandı her şey. Büyük bir başarı elde ettik. Sevinçle ve tebessüm ederek yolda ilerliyoruz. Su almak için bir büfede durduğumuzda asık suratlı, ters tavırlı biri ile muhatap olduk. Sonrasında birkaç tane asık suratlı insan ile konuştuk. İçimizdeki neşe ve yüzümüzdeki tebessüm birkaç asık suratlı insana çarparak yerle yeksan olmaz mı? Ortada ne neşe ne de tebessüm kalır. Küçük şeyler hayatımızı etkiler… Hayatımızın bütününü olumlu hale getirmek için hayatımızdaki küçük anları güzel geçirmeliyiz.
Başta bahsettiğimiz şarkı sözlerinde, ruhumuz genç ya, ifadesinin gerçekleşmesi yaşama sevincimizin taze ve yeşil kalmasına bağlıdır. Yaşama sevinci ise öyle muhteşem başarılarla, büyük işlerle taze kalmaz. Yaşama sevinci, küçük anlarda gizlidir. Bazen bir tebessümle bazen tatlı bir sözle bazen güzel bir bakışla bazen ufak bir merhametle taze kalır yaşama sevincimiz. Yaşama sevincimiz ne kadar taze ise ruhumuz da o kadar gençtir.
Yaşama sevincimizin hep taze ruhumuzun hep genç kalabilmesi dileğiyle.
Saygılar, sevgiler