MESCİD-İ AKSA KUDÜS

Miraç dedi de Müslümanlar,

Matemini unuttu mu Kudüs?

Gülemedi bağrında çocuklar,

Bir yudum tebessüme küs.

Peygamberler yatağı,

Dinler durağı şehir.

Yakıyor Hz. İbrahim’in ağıtı,

Hz. Yakup’un gözyaşı nehir.

Sokakların hüzün, zulüm nicedir?

Kudüs kurtulur ilelebet,

Müslümanlar, kıyama dursa.

Ne olur uyan!.. Ey ümmet!..

Yanıyor Mescid-i Aksa…

Silin gözyaşlarını şehrin,

Uyanıyor ümmet!..

Gül kokusuyla Peygamberin.

Kaçacak melun namert,

Kudüs gülecek elbet!..

Elbet!.. Hem de ilelebet!..

Bayramlıklarını giyecek, Mescid-i Aksa

Ümmet tümden kıyama dursa…

       Bu hafta, geçen yıl kaleme almış olduğum “Kudüs” isimli şiir ile başlamak istedim yazımıza kıymetli dostlar. Sebebi malum; dün gece yatsı namazı sonrası İsrail Devleti Mescid-i Aksa’ya baskın yaptı. Kadın, çocuk demeden ibadet eden Müslümanlara saldırıldı. Onlarca kişi yaralandı. Yüzden fazla tutuklu var. Sabah namazı sonrası ise ikinci baskın gerçekleştirildi. Bu haberler ile yüreğimiz yandı. Her yıl özellikle de Ramazan ayında gerçekleştirilen bu vahşete artık dur denmeli…

       Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesidir. Peygamberimizi (s.a.v.) avlusunda bulunan Kubbet-ül Sahra’dan Miraca yükselmiştir. Mescid-i Aksa Yahudiler ve Hıristiyanlar için de önemlidir. Yahudilerin kutsal mekânı olan ağlama duvarı buradadır. Yahudiler ayrıca Mescid-i Aksa’nın altında kutsal sayılan Süleyman Mabedinin olduğuna ve Hz. Musa’nın sandığının bulunduğuna inanırlar. Onlara göre sandığın içinde eski ahit vardır. Hıristiyanlar için önemi ise dinlerinin Kudüs’ten yayılmaya başlaması ile ilgilidir. Kısacası Kudüs bütün dinler için önem arz etmektedir.

      Osmanlı Devleti Kudüs’ü fethettiği zaman Yahudilerin ağlama duvarının durmasına izin vermiş ve burada yaptıkları ibadetlerine saygı göstermiştir. Osmanlı Devleti’nin inançlarına gösterdiği saygının karşılığı bugün Mescid-i Aksa’da ibadet eden Müslümanların üzerine açılan ateşler olarak görülüyor. Hem de on bir ayın sultanı Ramazan ayında… İbadet ederken…

       Bu saldırılar olurken, uluslararası kuruluşların konuya yıllardır sessiz kalması üzüntü uyandırıyor. Konuyu uluslararası boyuta taşımak ve bir sonuca ulaşmak için gereken adımların atılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü inanç hürriyetinin kısıtlanmasının yanı sıra can güvenliğinin ortadan kaldırılması, insanların ibadethanelerinde saldırıya uğraması görmezden gelinecek kadar hafif bir durum değildir. Bu durum savaş ortamında dahi suç sayılır.

       Bizler huzur içinde oruçlarımızı tutarken, hiçbir tehlike olmadan ibadethanelerimize gidebiliyorken, Kudüs’te teravih namazı kılabilmek için canlarını tehlikeye atıyor insanlar. Burada öz sorgu giriyor devreye, tuttuğumuz oruçlar ile onların tuttuğu oruçların farkı seriliyor gözlerimin önüne. Bir gün kılıp bir gün üşenerek kılmadığımız teravih namazlarından girdiğimiz sevap beklentisi yapışıyor yakama… Sahip olduklarımızın varlığının güzelliğini tam anlamıyla hissedemiyor ve şükredemiyor isek yokluğu ile imtihan oluruz. Bizim gafletimize bakma Rabbim. İbadetlerimizi güven içinde yapabilmenin şükrünü tam manasıyla eda edebilmeyi nasip et bizlere.

Kudüs’te Ramazan ayının huzurla geçmesini diliyorum. Huzur ve güven içinde yaptığımız her ibadetin şükrünü eda edebilmeyi de…

Saygılar, sevgiler.