İnsan, geçmişi zihninde ve yüreğinde taşıyan bir varlıktır. İnsanda hafıza tek değildir. Beynimizin hafızası olduğu kadar kalbimizin de hafızası vardır. Ses, görüntü, koku gibi hafızaları beynimiz muhafaza ederken kalbimiz yani ruhumuz manevi hissiyatları muhafaza eder. Örneğin yıllar öncesinden çok sevdiğimiz birini aniden karşımızda görünce yüreğimiz yerinden çıkacak gibi atar. Üstelik yıllardır o sevginin yaşanmadığını sandığımız […]
Devamını okuÇoğu zaman büyük koşuşturmaların içinde kaybeder insan kendini. Oradan oraya savrulduğunu günün sonunda anlamaya dahi mecali kalmaz. Günün muhasebesini, yorgunluğa yenik düşerek ihmal eder. Bir sonraki gün yine aynı döngüyü yaşar. Böylece ihmal ettiği muhasebeler birikir. Biriken muhasebelerin altında ezilen ruhunu göremez insan. Ruh ezildikçe sancımaya başlar. Sıkıştığı yerden kurtulmanın çarelerini arar. Çare bulamayınca haykırır, […]
Devamını oku“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Kanuni Sultan Süleyman’ın meşhur beytini bilmeyenimiz yoktur. Bir nefes sıhhat dünyalara bedeldir. Sahip olduğumuz her şeyi anlamlı kılan yegâne olgu sağlıktır. Varken kıymeti bilinmeyen, yokluğunda uğruna servetler harcadığımız sağlık. Son zamanlarda çevremde birçok kişinin sağlık sorunlarından dolayı hastane hastane dolaştığına, […]
Devamını okuBir soru var bugün aklımda. Cevabını kimlerin verebileceğini bilemediğim bir soru. Daha önce de kafamı defalarca yormuştum bu soru üzerine. Dünyanın en ağır yükünü kim taşır? Sorunun cevabı üzerine epeyce kafa yormuştum. Dünyanın en ağır yükü nedir? Önce bu sorunun cevabını bulmak gerekiyordu. Bu sorunun cevabını bulduktan sonra yükü taşıyan kişilerin kimler olduğunu görmek gerekiyordu. […]
Devamını okuİnsan ne ile güler? En çok ne mutlu eder insanı? Biraz ilgi biraz muhabbet mutlu olmaya, gülmeye yeter mi? Sokakta insanların yüzlerine bakardım bazen. Sezdirmeden, usulca bakardım. Yüz ifadelerinden mutluluğun çetelesini çıkartmaya çalışırdım. Gördüğüm insanların yüzünde mutluluk kıvrımları arardım. Sonra çetelesini tutardım. Gördüğüm on kişiden iki ya da üçünün yüzünde mutluluk emaresi görürdüm. Bazen on […]
Devamını okuAh dünya, güzel dünya, kötüleri üzerinden fırlatıp atsan olmaz mı? Kötülerin kötülükleriyle hayatlarını zindana çevirdiği insanları sarıp sarmalasan, en güzel yüzünü göstersen mazlumlara olmaz mı? Senin de beklediğin bir zaman mı var? Vardır elbet… Kötüleri atamıyorsan üzerinden en azından kötülüklere sessiz kalanları atsan olmaz mı? Kötülüğe sessiz kalanların sana verdiği yük artık yetmedi mi? Ah […]
Devamını okuAkıp giden bir zamanın girdabında kendini bulmaya çalışan insanların çağındayız. Kendini bulmaya çalışan inşaların çağı, dedik ama kendini aramayı reddedenlerin sayısının daha fazla olduğu bir çağdır içinde bulunduğumuz yıllar. Kendini aramak gayesi olmadığından kendine yabancılaşan insanların olduğu bir çağ… Kendini aramak, kendini bulmak kelimeleri varsa daha öncesinde yitirilen bir öz var demektir. Bütün dünya için […]
Devamını okuİşe ruhunu katmak, deyimi her insanın zaman zaman denediği bir olgudur. Bu olguyu layıkıyla hayatlarına işleyenler iki cihanın başarısına ve huzuruna talip olanlardır. “İşe ruhunu katmak.” demek, o işi bütün varlığıyla benimseyerek yapmak demektir. Ruh derindir, estetiktir. Ruhun sınırları yoktur. Ruh, düşünce ve emekle beraber hareket ettiğinde ortaya sınırsız güzellikler çıkar. Ancak burada yazdığımız kadar […]
Devamını okuŞu karşı evin boş odalarında, Duvarlara sinmiş bir hayalet var. Elinde mum, gece ortalarında, Bucak bucak gezer, birini arar.[1] Bu dörtlük üstat Necip Fazıl’ın “Boş Odalar” isimli şiirinden. Bugün kütüphanenin önünden geçerken “Çile” bana göz kırptı. Aldım elime, rast gele bir sayfa açtım. Bu şiir karşıma çıktı. “Boş Odalar” şiiri ile içinde kimsenin yaşamadığı bir […]
Devamını oku