OKUMAK İYİLEŞTİRİR…

Kitap Fuarları çeşitli illerde geçtiğimiz hafta başladı. Okuma tutkunları binlerce kitapla tanışma fırsatı buldu. Günümüzde kitapları daha çok internetten temin ediyoruz. Ancak kitapları inceleyerek, kitapların benzersiz kokusunu duyarak, sayfalarını çevirerek almanın hazzı bir başkadır. Bunun için kitap fuarlarından kitap almayı çok severim. Kitabın yazarına denk gelip kitap ile ilgili muhabbet etme şansını yakaladıysam mutluluğum iki katına çıkar. Dün kitap fuarında merak ettiğim bazı kitapları incelerken bir okur geldi yayınevi standına. Kitaplara bakarken okuduğu kitaplar hakkında ve yazarları hakkında bilgi verdi. Az zaman sonra standın başında, okuduğu kitaplar hakkında bilgi vermeyi seven kitap kurdu ile ikimiz kalmıştık. Anlattıklarını ilgi ile dinledim. Anlattığı kitaplardan okuduklarım da vardı içinde. Gözden göze fark vardır. Farklı bakış açılarını yakalayabilmek zenginlik katar insana. Bu düşüncelerle dinlemeye devam ettim. Ben de fena bir okuyucu sayılmazdım ama kitap kurdu bu hanımefendi muhteşemdi. Fikirlerini paylaşmayı da seviyordu. Onca bilgi anlatmasına rağmen bir dinginlik vardı üzerinde. Okumanın verdiği bir dinginlikti bu. Okumanın faydalarını az çok biliriz hepimiz. Bu konuda yapılan araştırmaları duydukça daha bir sarılırız okumaya. Hanımefendinin dinginliğinden esinlenerek, okumak hakkında yapılan, önceden not aldığım birkaç araştırmadan da bahsetmek istiyorum kıymetli dostlar.
Okumak insanın ruhuna iyi gelir, dinginleştirir. Oturduğumuz yerden diyar diyar gezdirir. Belki de başka zamanlarda buldurur kendimizi. Hiç tanımadığımız hayatları gösterir bazen… “Ben olsam ne yapardım?” diye düşünmeye sevk eder.
Okuduklarımız zihnimizi de diri tutar. Okumak iyi gelir insana. Bazen bir kitabı bazen karşımızdakini bazen kâinatı okumak…
Okumanın ruhumuza iyi geldiğini hissederiz sayfaları çevirirken. Gün içindeki yorgunluğumuzu, stresimizi çayımızı yudumlarken okuduğumuz satır aralarına bırakıveririz adeta. Bu söylediklerimiz sadece hissiyattan ibaret değil tabi ki. Yapılan araştırmalar da ışık tutuyor dediklerimize.
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre stresi azaltan en etkili yollardan biri de her gün düzenli olarak kitap okumak. Bu yürümek, müzik dinlemek, keyifle çay ya da kahve içmekten daha etkili. Kan basıncı ve kas tansiyonu kontrol edilerek yapılan ölçümlerde, sayfaları çevirmeye başladıktan altı dakika sonra stres seviyesi düşüyor. Bir nevi antidepresan! Yani okuyarak iyileşiyoruz…
Okumak sadece stresimizi alıp dinginleştirmekle bırakmıyor bizi. Yeni kelimeleri dimağımıza eklerken, farklı hayatları anlayabilme ve empati kurabilme yeteneğimizi de geliştiriyor. Konuşmalarımıza netlik, fikirlerimize açıklık getiriyor. Kendimizi ve düşüncelerimizi daha güzel ifade edebilmemizin anahtarı niteliğinde oluyor.
Bununla ilgili, yayınlanan bir çalışma; düzenli olarak kitap okuyan kişilerin daha açık fikirli olduğunu, dolayısıyla daha çok insanla arkadaşlık kurabildiklerini ortaya koyuyor. Kitap okuyanların daha iyi dinleyici oldukları da kesin. Yani kitap okuyan sosyal hayatta daha aktif rol alıyor.
Ruhumuza ve sosyal hayatımıza olumlu etkileri olan kitap okuma alışkanlığı iş yaşamımıza da katkı sağlıyor. Yine İngiltere’de yayınlanan çalışmaya göre; işlerinde başarılı olan üst düzey yöneticilerin ortak özelliklerinden biri de düzenli olarak kitap okumaları. Ne kadar yoğun olurlarsa olsunlar, gün içerisinde kendilerine zaman ayırıyor ve kitap okumadan günü kapatmıyorlar.
Şu ana kadar sunduğumuz araştırmalar içimizde kitap okuma şevki uyandırıyor. Ancak bir araştırma daha var ki; kitap okumanın mecburiyet olduğunu görmemizi sağlıyor. Bu araştırma; 89 yaşına kadar yaşamış olan 294 kişiyi kapsıyor. Araştırmanın sonuçları ise çarpıcı:
Kitap okumak gibi zihin uyandırıcı aktivitelere daha fazla zaman ayıran kişiler, yaşamın olumsuz etkilerine daha az maruz kalıyor. Örneğin, hafıza kaybı kitap okuma alışkanlığı olan kişilerde daha az görülüyor. Yani okumak dinç tutuyor. Hem ruhumuzu hem zihnimizi. Kitap okumak kişinin kendine yapacağı en büyük iyiliktir.
Hani çok tartışılan bir soru vardır. “Çok okuyan mı bilir çok gezen mi?” diye. Bu soruya şöyle bir bakış açısı getirmek istiyorum. Gezerek, yaşayıp tecrübe ederek çok şey öğrensek de tecrübelerimizi anlamlandırabilmek için okuduklarımıza ihtiyaç duyarız. Anlamlandırmanın ötesinde, ileriki yaşlarda gezdiğimiz yerleri unutmamak için hatıralarımızı, okunanın iyileştiren kollarında muhafaza etmek zorundayız.
Okumak öyle bir ihtiyaçtır ki hayatın her anında kendini hissettirir. Okuyan insanlar cehaletin tuzağına düşmezler. Burada ki “Okuyan” dan kastımız kesinlikle tahsil değildir. Kitap okuyan insanlar daha düzgün ve müstesna hayatlar kurarlar kendilerine…
Okumak, ne çok derdimize iyi gelir… Ve ne çok sorunun cevabını verir bize… Öyle olmasa Yaratanın ilk emri “Oku” olur muydu hiç… Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, kâinatın ve insanın kullanma kılavuzu gibidir. Yüce kitabımızın ilk emri ‘oku’ ise; okumak iyi gelir insana, okumak güzelleştirir insanı, okumak iyileştirir ruhumuzu ve zihnimizi.
Okuyarak dinç kalabilmek, okuyarak kötü enerjilerimizden kurtulabilmek ve okuyarak iyileşebilmek dileğiyle.
Saygılar, sevgiler.