İSTEDİĞİM BÖLÜME YERLEŞEBİLECEK MİYİM?

“İstediğim yere puanım yetse sıralamam yetmiyor. Seneye ne olacağı belli değil. Bu yıl tercih yapmam gerekiyor.” Bugünlerde birçok evde kurulan cümleler bunlar. Yüksek Öğretim Kurumlarına yerleşecek adayların endişeleri hat safhada. Bir tarafta yıllardır hayallerini kurdukları mesleğin yollarını açacak bir üniversiteye yerleşebilmenin ümidi diğer tarafta yerleşememe ihtimali, seneye daha iyi bir puan alamama korkusu gençlere zor zamanlar yaşatıyor. Korkuları hayalini kurdukları meslekten vazgeçip alternatif tercihlere sürüklüyor gençleri. İkilemler içerisinde çoğunun yaz tatili kaygıların kucağında geçiyor. Sadece yaz tatilleri mi böyle? Şu zamana kadar çocuklarımız kaç kez başaramamanın korkusu ile en güzel zamanlarını omuzlarına yüklenen yükün ağırlığı ile kaçırdılar?
Çocuklarımızı en başarılı olmaya programlanmış robotlar haline getirmeye başladık. Sürekli değişen eğitim sistemlerine biz adapte olamamışken çocuklarımız o sistemlerin içerisinde en iyi en başarılı olsun istiyoruz. Bunun için kendimizce elimizden geleni yapıyoruz. En iyi kitapları alıp en iyi kurslara gönderiyoruz. Hepsini önlerine serip “Çocukluğunu, gençliğini bir kenara bırakacaksın. Sen şu olacaksın… Hedefin şu… Bunun dışına çıkmayacaksın… Eğlenmeği, ilgi alanlarına yönelmeği, hedefinden şaşırtacak her şeyi bırakacaksın…” diyoruz. Spora, tiyatroya, müziğe yeteneği olan çocuklarımıza, “Bunlarla meslek sahibi olduktan sonra ilgilenirsin. Şimdi sırası değil.” deyip Matematik, geometri, İngilizce vb. dersler aldırıyoruz. Ya da tam tersini yapıyoruz. Mesleki konulara, teknik alanlara ilgi duyan çocuklarımızı daha liseden kendi istediğimiz bölümlere yöneltmek için elimizden geleni yapıyoruz. Evet bunları yapıyoruz. Belki açıkça kendimize bile itiraf edemiyoruz. Ama çocuklarımızı başarmak üzere programlıyoruz sanki…
Yazdıklarımızı okurken söylenenleri duyar gibiyim. “Daha iyi hayatlar yaşasınlar diye yapıyoruz. Ekonomik durumları iyi olsun diye yapıyoruz.” Elbette onların iyiliği için yapıyoruz. Fakat gözden kaçırdığımız ya da görmek istemediğimiz şeyler var. Çocuklarımızın yetenekleri… Sanıyoruz ki çocuğumuzun sahip olduğu yeteneği geliştirmesine fırsat verirsek, başarısı düşer, arkadaşlarından geri kalır… Allah hiçbir insana hiçbir yeteneği boşuna vermemiştir. İmkân verildiğinde, dahiyane başarılarını alkışlayabileceğimiz çocuklarımızı hiç kabiliyeti olmayan alanlarda yarışmaya zorlamamız sizin de vicdanınızı sızlatmıyor mu?
Bizim kabul gören başarılara odaklanmamızın sonucu, çocuklarımız da kabul görebilmek için kendi yeteneklerini, ilgi alanlarını erteliyorlar. Ve belki de meslek sahibi olayım derken erteledikleri yeteneklerini köreltiyor ve zaman geçtikçe de unutuyorlar. Neyse ki liseyi okurken, yapılan sanatsal, kültürel etkinliklere, spor müsabakalarına, turnuvalara katılım üniversiteye yerleşirken göz önünde bulundurulup puan olarak işlenmeye başladı da -aileler bir nebze de olsa en azından puanın hatırına-müsaade etmeye başladılar. Bu sayede gençler yetenekli oldukları alanlarda neler yapabileceklerini görme şansı buldular. Umarım üniversite yıllarında ve meslek hayatlarında da yeteneklerinin daha da yeşermesine fırsat verirler.
YKS sonuçları açıklanana kadar alınan puan ve sıralama, şu aralar ise iyi bir üniversiteye yerleşip yerleşememenin kaygısı hem gençleri hem aileleri oldukça gerdi. Tanıdığım dört aileden üçü, “Evimizde fırtınalar kopuyor. Şu süreç bir geçseydi hayırlısıyla.” Diyor. Bizler evlatlarımız en iyi yerden hayata tutunsun istiyoruz. Evlatlarımızın hayalleri var. Yaşadığımız zamanın zehirden acı şartları var. O şartların altında ezilmemek uğruna yitip giden nice yetenekler var.
Ne yazık ki hayatın her alanında denge unsuru ekonomidir. Ve bu denge unsurunun çarkı o kadar hızlı döner ki o çarkın çekim alanına girmeyen nerede ise yoktur. Yitip giden onca yetenek ekonominin çarkında ezilip yok olmuştur. Yıllarca hiç mutlu olmadığı mesleği sırf ekonominin çarkında ezilmemek için sürdüren, hayal ettiği şeyleri yapabilmek, yeteneği olan alan ile hemhal olabilmek için emekliliğini bekleyen o kadar çok tanıdığım var ki… Kimisinin gönlünde bahçıvanlık, ressamlık, yazarlık, seyyah olmak var. Kimi de emekli olunca atölye kurup icatlar yapmayı hayal ediyor. Bunların hepsi geçmiş zamanda meslek sahibi olabilmek için yeteneklerini terk etmişler. İçinde çırpınıp durdukları döngüye bir gün yetenekleri ile bir şeyler yapabilme hayaline tutunarak dayanabilmişler. Burada şunu sormak istiyorum. Bu insanlar yeteneklerinin doğrultusunda iş yapabilme fırsatı bulsalardı dahiyane başarılara imzalar atmazlar mıydı?
Dahi derecesinde yetenekleri de olsa şu anda üniversite tercihi yapan bütün gençlerin aklında tek bir soru var, “İstediğim bölüme yerleşebilecek miyim?” bu sorunun ağırlığı altında ezilen gençlerin ve ailelerin kaygıları hat safhada. Umarım her gencimiz gönlündeki bölüme yerleşir.
Gençlere tavsiyem, eğer imkânları var ise diretilen, kabul gören başarılara rağmen yeteneklerine sahip çıkmalarıdır. Eğer yetenekleri doğrultusunda meslek seçme şansları yok ise gittikleri üniversitelerde mutlaka yeteneklerine uyan bir kulüp bulup verilen muazzam yeteneklerine yeşerme fırsatı sunmalarıdır. Çünkü Allah hiçbir yeteneği hiçbir kimseye boşu boşuna vermemiştir. Dilerim her insan yeteneklerini hayata geçirme fırsatı bularak mutlu olur. Yitip giden onca yeteneğin ardından umarım birileri yeteneklerine sahip çıkar ve kendilerine verilen nimeti en iyi şekilde değerlendirir.
Saygılar, sevgiler.