ÇAĞIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?

Hiçbir çağda görülmeyen sorunlar bu çağda kendini göstermiştir. Hiçbir çağda olmadığı kadar bu çağda sorunları kabullenir oldu insanoğlu. Sorunların akan seline hiç direnmeden kendini bırakır oldu. Komutlar dışında hareket edemeyen, tepki veremeyen bir robota dönüştü sanki insan. Dünyanın en büyük zulmü yaşanırken tepkisiz kalan kitleler bu gerçeği doğrulamaktadır. Bu çağın en büyük sorunlarından biri de tepkisizlik galiba.
Sosyal medyada çağın sorunlarından birini dile getiren bir paylaşıma denk geldim. Çağın en büyük hastalığının teşhir olduğu söyleniyordu o paylaşımda. Sahi insan neden yediğini, içtiğini, giydiğini, gezdiğini, ibadetini, sporunu, kolundaki serumu, parasını sürekli paylaşır? Bunlar yetmiyormuş gibi en özel anlarını, tüm dünya merak içerisinde bekliyormuşçasına neden sürekli paylaşır? Özel hayatını sürekli teşhir etme isteği nedendir?
İnsan kapitalist döngünün içinde, fark etmese de teşhirciliğe yönlendirilmektedir. Peki insan bu yönlendirmenin etkisine neden kolayca girer? Kabul görme ve beğenilme isteği bu yönlendirmenin etkisine kolayca kapılmanın en büyük sebebidir. Burada başka bir soru daha kendini hissettirmektedir. İnsan neden sosyal medyada kabul görmek ve beğenilmek ister?
Burada bir parantez açarak belirtmek isterim ki; ürettiği ürünü pazarlamak, yaptığı işi tanıtmak, sahip olduğu bilgiyi insanların hizmetine sunmak, icra ettiği sanatı sergilemek, hayatı kolaylaştıran becerileri duyurmak için sürekli paylaşım yapanlar anlatılan sorunların içine dahil değildir. Onlar ticaretleri ya da hedefleri için sosyal medyayı araç olarak kullanmaktadırlar. Bahsettiğimiz sorun, ulaşılmak istenen bir hedef olmadan, özel hayatı ile kabul görmek ve beğenilmek isteğidir.
İnsan neden sosyal medyada, hiçbir hedefi yokken, özel hayatı ile kabul görmek ve beğenilmek ister? Bu sorunun en belirgin cevabı “Yalnızlık.” olur. Çünkü bu çağda insanlar çok yalnız! Birçok kişinin, ailesi ve işi dışında sosyal çevresi yok. Tuhaf olan sosyal çevre edinmek ya da var olan çevreyi muhafaza etmek için elle tutulur bir çabanın olmamasıdır. Komşuluk mefhumu düşünüldüğünde çabaların yetersizliği çok daha iyi anlaşılmaktadır.
Komşuluğun içler acısı hâlinin en büyük sebebi güven duygusunun azalması söylenebilir. Ancak yıllarca aynı binada oturan insanların birbirlerini tanımamasının, güvenilecek bir insan olup olmadığının anlaşılmamasının tek sebebi istememektir. Komşusunu tanımayı, selamlaşmayı istememektir. Böylece gerçek hayatta sosyalleşmek zorlaşmaktadır. Bu durumda insan, yalnızlık senaryosunu kendisi yazmaktadır.
Gerçek hayatta kabul görecek ortamı oluşturmayı istemeyen insan, sosyal medyada derdine derman arar. Kabul görmek ve beğenilmek ister. Fakat aynı ölçüde kendisi dışındaki her şeye duyarsızlaşır ve tepkisiz bir hâl içine girer. Artık tek ilgilendiği ne kadar beğenildiğidir. Bencilliğin zirvesi… Kendisi dışındaki her şeye duyarsızlaşan kişinin tepkisizliği büyür. Başkalarının başına gelenlere tepki göstermek istemez. Sadece kendini ilgilendiren durumlara tepki gösterir. Söz konusu zulüm dahi olsa tepki göstermez.
Oysa ne çok uyarıyordu Allah kullarını ayetleriyle. Ana, baba, akraba, komşuluk, yetim, yoksul ve daha birçok konuda. Ne çok davet ediyordu başkalarına hassasiyetli… Nisa Suresinde bakın ne diyor yaratan yüce Allah: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.
Çağın en büyük sorunu nedir? Teşhircilik mi? Tepkisizlik mi? Yalnızlık mı? Yoksa yaratılış gayesini unutan insan mı? Yorum sizin kıymetli dostlar.