EN BÜYÜK İDRAK

“İdrakin aczini idrakten büyük idrak yoktur!”[1] Hazret-i Ebu Bekir’e ait bu sözün çok derin manaları vardır. Manayı anlama gayretinde olanlara idrakin ince nakışlarını sunar. İdrak, algılama demektir. Anlayış manasına da gelir. İdrakin aczini buradan yola çıkarak yorumlamak mümkündür.

İnsan yaratıldığı zamandan beri anlama gayretindedir. Yaratıldıktan hemen sonra Allah tarafından kendisine öğretilen bütün kelimeleri idrak etmeye çalışmıştır, Hazreti Âdem Aleyhisselam. Sonrasında ise verilen cennet nimetleri yanında neden bir meyvenin yasaklandığını anlamaya çalışmıştır. Yani insanın idrak yolculuğu daha cennetten kovulmadan başlamıştır. Dünyaya düşen Âdem Aleyhisselam, Allah’ın kendisine öğrettiği kelimelerle dünyada gördüklerini anlamlandırmış ve bu sayede dünyada nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmiştir.

Âdem Aleyhisselam’dan bugüne anlamlandırma gayreti tükenmemiştir. Çünkü idrak edilmesi gerekenler sonsuzdur. Çünkü Allah’ın kudreti sonsuzdur. İşte burada idrakin aczi ortaya çıkmaktadır. İnsan bütün gayretine rağmen idrak etmekte yetersiz kaldığını anladığı an, en büyük idraki gerçekleştirmiştir. İdrakinin aczini anlamak ve kabul etmek Allah’ın büyüklüğünü, kusursuzluğunu anlamak ve kabul etmektir.

İdrak kuvvetinin aczini anlamak, idrak etmekten vazgeçmek demek değildir. Bilakis aciz bir idrake de sahip olsa anlamlandırmaya çalışmaktan vazgeçmemelidir insan. İdrak etmeye çalıştığı her şeyde, “Allah’ım senin kudretin yanında benim anlama kabiliyetim acizdir. Bu aczime rağmen senin yarattıklarını idrak etmeye çalışarak sırlara vakıf olma yolundayım. Aczimle de olsa senin yüceliğini anlama gayretindeyim.” diyerek yola çıkmalıdır insan. Bu cümlelerin hâkim olduğu düşünceyle yola çıkmak insanı kibirden korur. Ayağının kayıp düşmesinden korur.

İdrak ettiği her konuda insan Allah’ın yüceliğini tesbih etmelidir. Allah’ın yüceliğini tesbih ederek idrak ettiği her şeyde aczini hatırlamalıdır. Böyle yapan kul kibirden korunur. Kibri beldesine uğratmayan kul sırlara vakıf olur. Alim zatlar ve Allah’ın sevgili kulları kibirden korunmuş bir idrak ile kim bilir ne sırlara vâkıf oldular.

İdrakin aczini anlamanın güzelliğinin yanında bir de idrak etmek istemeyen insanlar var. Anladıklarının kendilerine ve çevrelerine kâfi geldiğini düşünen insanlar. Neyi ne kadar idrak ettiğini bilemediğimiz bu insanlar, beyinlerindeki kalıplaşmış fikirler ile çevrelerine direktifler verip emirler yağdırmakta hatta yargılama cüretini kendilerinde bulmaktadırlar. O insanların karanlığı geleceğe gölge düşürmektedir.

Nasıl gölge düşüreceğine dair bir örnek vermek istiyorum kıymetli dostlar. Yakın zamanda üniversite öğrencisi olan genç bir kardeşimle muhabbet ederken bana bir olay anlattı. Onu size nakletmek istiyorum.

“Okul dönüşü bindiğim otobüs oldukça kalabalıktı. Ayakta yolculuk yapıyordum. Az sonra yaşlı bir teyze bindi otobüse. Cam kenarındaki koltukta oturan bir arkadaş, günün yorgunluğuyla, başını cama yaslamış vaziyette uyuyordu. Otobüs durduğunda da uyanmamıştı. Ancak otobüs hareket ederken uyandı. Oturuşunu düzeltti. O esnada otobüsün arkasına doğru ilerlemekte olan yaşlı teyzeyi fark etmiş olacak ki çantasını sırtına taktı ve kalkmaya yeltendi. Tavrından yaşlı teyzeye yer verme niyeti belliydi. Arkadaş yerinden doğrulmadan yaşlı teyze açtı ağzını yumdu gözünü. Ne utanmazlığını bıraktı ne terbiyesizliğini. Hatta bir ara onu yetiştiren aileye bile laf etti. Arkadaş terbiyesini bozmadan karşılık bile vermeden yerinden kalktı arkalara doğru ilerledi. Yaşlı kadın çocuğun kalktığı yere oturdu. Kadın, yargısız infaz yapmıştı. Arkadaş ondan kat be kat olgun davranmıştı.

Böyle davranan yaşlılara karşı saygım tükenmek üzere. Toplumda gençlere sanki düşman olan bir kesim var. Ne olsa sebebini gençlerden biliyorlar ve gerek sözleriyle gerek tavırlarıyla saldırıya geçiyorlar. Bizim nasıl gayret gösterdiğimizi görmezden geliyorlar. Oysa gençliğe, geleceğin mimarı gözüyle bakılsa her şey daha verimli olabilirdi.”

Genç kardeşimizin anlattığı bu olay bırakın idraki, idraksizliğin baş yapıtı sayılabilecek bir örnektir. Gerçekten de toplumda gençlere haksızlık eden bir kesim var. Daha önceki yazılarımızda bu konuya değinmiştik. Ancak olaylar gençlerin saygısını yitirmesine kadar gidiyorsa orada çok ciddi bir problem var demektir.

Kabul, yolunu şaşırmış gençler olabilir. Çözüm onların üzerinden bütün gençleri yargılamak değildir. Hatta yolunu kaybetmiş gençleri de yargılamak değildir. Gerçek idrak sahibi insanlar, yolunu kaybetmiş gençlere yol olmaya niyet edenlerdir. Başarırlar ya da başaramazlar onu bilemeyiz. Lakin gayret göstermeden sonucu da göremeyiz.

Kalıplaşmış fikirler geleceğimize gölge düşürür. Önce bunu idrak etmemiz gerekmektedir. Yeni ve daha etkin fikirlerle gençlerimize yaklaşmamız gerekmektedir. Bunu idrak ettiğimizde ortaya çıkan güzellikleri, güzelliklerin ne kadar etkili ve sağlam yol aldığını görürüz. O zaman ışık hızıyla gerçekleşen güzellikleri algılamakta idrakimiz aciz kalacaktır.  En büyük idraki, ışık hızıyla gerçekleşen ve yayılan güzelliklerde, idrakimiz aciz kaldığında yaşayacağız. Çünkü Allah’ın hangi emeği nasıl ödüllendireceğini asla bilemeyiz. Onun kudreti sonsuzdur. En büyük idrak budur.

Saygılar, sevgiler.


[1] Necip Fazıl Kısakürek, İman ve Aksiyon, Büyük Doğu Yayınları, 2022, Sayfa 104.