GÜZEL BAKMA GAYRETİ

“Neden yokluk yok da varlık var?” Bu soruya iki gün önce denk geldim. Üzerine çok düşündüm. Kafamda bazı fikirler oluştu. Ancak net bir cevap bulamamıştım. Sosyal medyada bu soruyu paylaşmaya karar verdim. Birçok kişi cevap yazmıştı. Cevapların çoğu mantık dahilindeydi. Ancak cevaplar birbirlerinden farklılık gösteriyordu. Bazıları aynı cevabı farklı cümlelerle anlatıyordu. Bazıları tümevarım yöntemiyle bazıları da tümdengelim yöntemiyle vermişti cevapları. Bütün cevapları değerlendirip kendi cevabıma ulaşmıştım. Cevabın kendisinden çok cevap veren dostların bakış açılarındaki çeşitlilik dikkatimi çekmişti.

Bir yönüyle felsefi bir soru da olsa net bir cevabı olmalı diye düşünüyordum. Bu durum iki şeyi bir kez daha anlamama vesile oldu. Birincisi insanlar karşılarına çıkan her sorunu ya da soruyu yaşadıkları hayatın öğretilerine göre tanımlar ve çözerler. Örneğin bizim için televizyon bir eğlence ve iletişim aracıyken yalnız yaşayan biri için arkadaş olabilmektedir. Anneannem yalnız yaşardı. “Televizyon evimdeki ses, bana arkadaş.” derdi. Bir gül, bahçesinde yetiştiren biri için gönlünü hoş edip bahçesini güzelleştiren eşya gibiyken gül satan bir kişi için geçim kaynağıdır. Gül, sevgiliden gelen bir hediye ise sevgilinin yüzü, sevgilerinin nişanesidir. Özenle kurutulup yıllarca kitapların arasında saklanmaya değecek kadar kıymetlidir. Bazıları için reçel malzemesidir. Gülsuyu ya da gül yağı üreten işletmeler için hammaddedir. Gülün içerdiği anlam kişilere göre değişim göstermektedir. Aslına bakarsanız soyut ya da somut her şey için durum aynıdır. Neyi ele alırsak alalım her insan için farklı anlamlar içerdiğine ve farklı değer gördüğüne şahit olacağız. Çünkü insanlar karşılarına çıkan her sorunu ya da soruyu yaşadıkları hayatın öğretilerine göre tanımlar ve çözerler.

İkincisi ise kişi olayları kendisi için farklı başkası için farklı değerlendirir. Bu ikinci tespite bu konuyu düşünürken daha önceki edinimlerimi gözden geçirirken dolaylı yoldan ulaştım. Sosyal medyada paylaştığım soruya cevap verenlerin üzerinden ulaşmadım. Yanlış anlaşılmaya ya da bir kırgınlığa sebebiyet verme ihtimaline karşı açıklamak istedim.

Alim olduğu düşünülen bir kişiye bir soru sormuşlar. Soruyu cevaplamadan önce “Size göre mi bize göre mi?” sorusunu sormuş. Bu çok farklı değerlendirilebilir. Yerine göre bu soru doğrudur. Çünkü kişi bildiğinden sorumludur. Edindiği maddi, manevi varlıklardan sorumludur. Farz edelim alim kişiye sorulan soru zekât ile ilgili olsun. Zekât ile ilgili bir soru olduğuna göre böyle bir soruyu üzerine zekât farz olan kişi sormaktadır. Alim olduğu düşünülen kişi soruyu soranı tanıyorsa; o kişinin cimri olduğu kanaatindeyse ve alimin niyeti, cimriliğine rağmen zekât verme düşüncesinde olan kişiye yardım etmekse cevap vermeden önce “Size göre mi bize göre mi?” sorusunu yöneltmesi yerine göre doğrudur. Çünkü cimri insanlar zekât konusunda kırkta birden fazlasını vermekte zorlanmaktadırlar. Hatta halk arasında kırkta bir ölçüsü için nüktedan bir cümle söylenir. “Kırkta bir cimri zekâtıdır.” denir. Aklıma gelen ilk örnek olduğu için bu örneği verdim. Yalnız burada şunu belirtmek isterim “Size göre mi bize göre mi?” sorusu karşısındaki kişiyi taşlama ya da yerme niyeti taşıyorsa uygunsuz hatta yanlış bir soru olur.

Kişi olayları kendisi için farklı başkası için farklı değerlendirir. Düşüncesine verilen örnekleri çoğaltmak mümkündür. Örneğin bir kadın kendisinin de giydiği tarzdaki kıyafeti başkasında görünce eleştirebilir. Eleştirisine çok kolay haklı bir yön de bulabilir. “Ben uzun boyluyum bana yakışıyor. Kısa boyu ile hiç olmuş mu?” cevabını vermesi muktedirdir. Bu bana o meşhur hocanın fıkrasını hatırlattı. Camide cemaate “Kızlarınızın giyim kuşamına dikkat edin. Pantolon, kısa etek giydirmeyin.” diye vaaz veriyormuş. Cemaatten birisi “Senin torunlar da giyiyor hocam.” demiş. “Bizimkilere yakışıyor evladım.” diye cevap vermiş. Bu tespite kendi hayatımızdan dahi birçok örnek bulabiliriz.

Bu noktada sormak istediğim sorular var: Yaşadığımız hayatın öğretileri ne olursa olsun, güzel olana yönelebiliyor muyuz? Kendimiz için de başkaları için de doğru değerlendirmeleri yapabiliyor muyuz? Eşyaların ve olayların hafızamıza kazınan anlamlarını değiştiremeyiz. Değiştirmemeliyiz de. Onlar bizi biz yapmıştır artık. Ancak başkalarını değerlendirirken aynı eşyanın ya da aynı olayın onlar için farklı anlamlar ifade ettiğini kabul edebiliyor muyuz? Ya da ikinci tespitimizden yola çıkarak sorayım. Herkese, her şeye güzel bakma gayreti var mı bizde?

Güzel bakmak kolay değildir. Hele hayatın öğretileri tam tersi yönde ise hiç kolay değildir. Güzel bakma gayreti kendini güzelleştirmek isteyen insanlarda görülür. Ve büyük emek ister. Tam da bu sebepten güzel bakanları ayakta alkışlamak gerekir. Güzel bakma gayretinde olan herkesi ayakta alkışlıyorum.

Saygılar, sevgiler.