HALAT GÖREVİ YAPAN İNSANLAR

İçinde yaşadığımız toplumun sosyal, siyasal, ekonomik, hukuksal, psikolojik vb. maddi ve manevi birçok sorunu vardır. Bu sorunların çözüme ulaşması için toplum bilimciler sayısız araştırmalar yapmışlardır. Sorunların bazıları çözüme ulaşırken başka bir yerden başka sorunlar kendini göstermeye başlar. Öyle sorunlar da vardır ki kendini hissettirmeden büyürler. Büyürken de toplumun temellerine kadar uzatırlar köklerini. O sorunların kökleri güçlendikçe toplum sarsılmaya başlar. Bu tür sorunlar topluma en çok zarar veren sorunlardır. Kendilerini iş işten geçtikten sonra hissettirdikleri için önlem alma gibi bir şansımız da olmaz. Uzun gözlemler sonucu varlığını yakından hissettiğim bir sorunu dile getirmeye çalışacağım bugün kıymetli dostlar.
Belki çoğumuz bu sorunun varlığını kendi hayatlarımızda hissetmişizdir. Bu sorunun kısa bir ismi olmadığı için açıklamaya çalışayım. Birbirimizden merkez kaç kuvveti hızında uzaklaşıyoruz. Bazı durumlarda bir araya gelmek zorunda kaldığımızda ise uzaklaştığımızı hissettirmekten hatta net bir şekilde söylemekten çekinmiyoruz. Karşımızdakini kırmama nezaketini göstermek aklımıza dahi gelmiyor. Biz artık sadece kendi kırgınlıklarımız ile ilgileniyoruz. Egoizmin zirvesinden bakıyoruz hayata. Egolarımızı zerre kadar zedeleyecek bir davranışa ya da bir insana tahammülümüz kesinlikle yok. Bırakın birileri için zahmete girmeye, birileri için tebessüm etmeyi dahi gereksiz görmeye başladık. Hepimiz anlaşılmak istiyoruz lakin birimiz de karşımızdakini anlamak için gayret sarf etmiyoruz. Nedendir bilinmez bir de o gayretin kendimizi aşağılayacağı düşüncesine kapılıyoruz. Merkez kaç kuvveti hızında birbirimizden uzaklaşırken aslında kimliklerimizi yitiriyoruz. Birlikte var olup birlikte güçlü olduğumuz gerçeğini hızla unutuyoruz. Bu uzaklaşma bizi yalnızlığa sürüklediği kadar başarısızlığa da sürüklüyor.
Bahsettiğim sorunun temel kaynağı nedir diye çok düşündüm. Gözlemlerimi geriye yıllar öncesine sararak tekrar tekrar düşündüm. Yıllar bazında uzaklaşmayı ve derecelerini tekrar gözlemledim. Zihnimde oluşanlarla beraber resimlere kadar inceledim. Bazı zamanlarda insanlar arasındaki uzaklaşmanın durağanlık gösterdiğini ancak bazı zamanlarda ise çok daha hızlı oluştuğunu gördüm. Önceleri bunun maddiyat düşkünlüğünden kaynaklandığını düşündüm. Aralarında sadece manevi bir bağ olan insanların da birbirlerinden hızla uzaklaştığını gördüğümde bu uzaklaşmanın tek sebebinin maddiyat olmadığı kanısına vardım.
Sonra bir aile toplantısında, vefat eden bir yakınımızdan bahsedilirken, “O çok iyiydi bütün aileyi bir arada tutmayı başarıyordu.” cümlesi telaffuz edildi. Bu cümle benim gözlemlerime yeni bir yön verebilecek nitelikteydi. Bu sefer çevreme hissettirmeden, kimler vefat ettikten sonra insanlar birbirlerinden ne kadar uzaklaşmışlar onu araştırmaya başladım. Vefatları büyük yıkım oluşturan insanların yaptığı, görebildiğim kadarıyla, güzellikleri mercek altına almaya çalıştım. Bütün gözlem ve incelemelerim sonucunda fark ettim ki bazı insanlar toplumda halat görevini yapıyorlar. O insanların vefatından sonra ailede ya da toplumda bu görevi üstlenecek yeni birisi yoksa aile ve toplum birbirlerinden uzaklaşıyor.
Halat görevini üstlenen insanlar bir nevi toplum ya da aileleri için kendilerini vakfetmiş insanlardır. Bu insanların özelliklerinden en belirgini kendilerini ve kendi isteklerini her zaman ikinci plana atmalarıdır. Yani ‘ben’ demeden önce ‘biz’ derler. Kendilerine ayırdıkları zamanı ve maddiyatı başkasının sıkıntısını gidermek için hiç düşünmeden kullanan insanlardır halat görevini yapanlar. Gerek aile içinde gerek toplumda insanlar bir arada olsun, kaynaşsın düşüncesiyle yorgunluğu, emeği, zamanı, maddiyatı konu dahi etmeden aileyi, eş, dost, hısım akrabayı bir araya toplar bu insanlar. O mecliste insanlar birbirleriyle kaynaştıkça mutlu olurlar. Görevlerini yapmanın huzurunu yaşarlar.
Halat görevini üstlenen insanların bir başka özelliği de suizana ya da dedikoduya mahal veren durumları etkisiz hale getirmeye çalışmalarıdır. Her vakit haklı olanın hakkının verilmesi için “Bana ne bana dokunan bir durum yok. Kendimi yorduğuma değmez.” demeden ellerinden geleni yapmalarıdır. Halat görevini üstlenen insanlar güçlüden güçsüze akan bir yardımlaşma ve şefkat ağının en önemli halkasıdırlar. Öte yandan da güçsüzden güçlüye giden sevgi ağının da en önemli halkası olurlar. Toplumda halat görevi üstlenen insanlarla ilgili gözlemlerim bunlarla sınırlı değil ancak burada hepsini anlatma imkânımız yok. Bunun için sonucu anlatmaya çalışayım.
Sonuç olarak toplumda halat görevi yapan insanlar, gittiklerinde yani halatlar koptuğunda, o halatın bir araya topladığı bütün insanlar birbirlerinden uzaklaşarak savrulmaya başlıyorlar. Halat görevi üstlenen insanlar ne kadar çok insanı bir araya getirip sarmışsa, ölümleriyle o kadar insan birbirinden ister istemez uzaklaşıyor. Asıl sıkıntı toplumda halat görevi üstlenen insanların az olmasıdır. Gidenlerin ardından, halat görevi yapan insanların yetişememesidir asıl sıkıntı…
Hepimizin halat görevi yapan insanlara ihtiyacımız var. Ama çoğumuzda halat görevini üstlenecek bir cesaret yok. Umarım toplumumuzda her ferdimiz birer halat oluruz ve bu görevi başkalarından beklemeden sımsıkı kenetleniriz birbirimize…
Saygılar, Sevgiler.