İKİ YÜZÜ KESKİN CÜMLE

En çok ne yakar insanın içini? En çok neye üzülür insan? En çok kim için umut besler? Kimlerin uğruna feda eder “Vazgeçemem” dediklerini? Vazgeçmeyi bilenler kimlerdir? Hayat ne çok soru sorduruyor değil mi kıymetli dostlar?

En çok içinizi kim yaktı? Yüreğinizdeki yaraları kim açtı? Sizi en çok sevindiren kimdi? Birisi bize böyle sorular sorsa zikredeceğimiz isimler kimler olurdu? Bu soruların cevaplarına vereceğimiz isimler farklılık gösterse de hayatımızda konumlandırdığımız yerleri aynıdır. Aslında bu soruların tek bir cevabı vardır. Sevdiklerimiz…

En büyük sevinçleri sevdikleri için yaşar insan. Ne yazık ki en derin yaraları yine sevdikleri açar yüreğine. Belki olması gerekenden fazla önemseriz onları. Belki de beklentilerimizin baş köşesine oturturuz. Benzer sebepler dairesinde büyüttükçe büyütürüz onları kalbimizde. Oysa kalpler Allah’ın eviydi. Oysa en çok Rab sevgisiyle dolmalıydı kalplerimiz. Sevdiklerimizle imtihanımızın kaynağı… Ölçüyü bilemeyişimizin bedeli…

Münâfikûn Suresinde ne diyordu Rabbimiz: “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”[1] Biz mallarımız, evlatlarımız, eşimiz, dostumuz, keyfimiz hatta dizimiz uğruna bile zikri ihmal etmemiş miydik? Kalbimizin en çok arzuladığını ona hasret bırakmamış mıydık?

Kişi en çok sevdiğini anarmış. Belki de bunun için zikir tavsiye edilir insana. En çok Allah’ı sevsin diye. Allah kulunu yüceltmek istediği için kendini hep ansın ister belki de… Dilimizden kimin ismi düşmüyorsa en çok onu seviyoruzdur. Allah’tan çok sevdiği her kişi ve her şeyle imtihan olurmuş insan. Yazımızın başında bahsettiğimiz “En çok” ile başlayan soruların bütün cevapları burada çıkıyor karşımıza.

Anne ve babalar en çok evlatları için sevinirler. En çok evlatları için yanar içlerini. En çok onlar için umut besleyip beklentiye girerler. En büyük hayal kırıklıkları evlatları yüzündendir. Oysa evladı veren de Allah’tı. Anne ve babayı onun başına emanetçi kılmıştı. Emanet verileni bizim sandığımızdan mı sevdiklerimizle imtihan?

Bu hafta sevdiklerimiz ile imtihandan bahsetmemizin nedeni, evladının bir cümlesi ile yüreği paramparça olan bir annenin muhasebesidir kıymetli dostlar. Bir dostumun evladı, tartışmalarının arasında ona bir cümle ile karşılık vermiş. “Ölsen ağlar mıyım inan hiç bilmiyorum anne?” demiş. O anda dili lâl olmuş kadıncağızın. Kalbi bedenine ağır gelmiş. İki yüzü keskin kılıç gibi dönüp durmuş kalbinin üzerinde o cümle. Derine indikçe inmiş, kanattıkça kanatmış evlat sevgisiyle dolu olan yüreğini. Kadın suskunluğunda yenmeye çalışmış evladının verdiği hasarı. Hiçbir şey demek istememiş. O an ne derse tutacağını biliyormuş çünkü. Dememiş ama bütün gece uyuyamamış. Sorgulayıp durmuş kendini, nerede yanlış yaptığını da bir türlü bulamamış cevabını. Hislerini bize anlattığında fark etti evlatlarını her şeyden çok sevdiğini. Sonunda kendi cevabını kendi verdi. “Kişi Allah’tan çok sevdiği her şey ile imtihan olurmuş.” dedi.

Evladının cümlesiyle göstermişti Rabbi ona hatasını. Onun vardığı bir kanıydı bu. Ancak çok doğruydu. Allah şefkat tokatlarıyla hatırlatırmış kendini sevdiği kullarına. Arkadaşım sevgiye mazhar olmuş ki şefkat tokadı ile uyarılmış. Konuşmasının sonunda “Kalbimdeki hiçbir sevginin Allah sevgisinin önüne geçmesine izin vermeyeceğim artık. Çünkü Allah’tan çok kimse sevmiyormuş insanı. Biraz acı olsa da bunu anladım artık.” dedi.

Allah’tan çok kimse sevmiyorsa neden bu sevgiye ihanet eder insan? Neden başka sevgileri ondan üstün tutar? Arkadaşımın başına gelen bu olay benim de kalbimi muhasebeye çekmeme ve acımasız soruların çıkmazında doğru cevapları aramama vesile oldu. Kalp muhasebelerimiz güzel neticeler verir inşallah.

Kadir gecesinin yaklaştığı kutlu zaman dilimin de Allah sevgisini kalbimizin en büyük en güzel kısmına yerleştirebilmek ve Rabbimizin verdiği müjdelere nail olabilmek dileğiyle.

Saygılar, sevgiler.


[1] Münâfikûn Suresi 9. Ayet.