İYİLİK YAPIP DENİZE ATMAK…

Her insan farklı bir dünyadır. Dönen dünyanın içinde kendi dünyasını yaşar her insan. İnançları, tercihleri, hayata bakış açıları, olayları yorumlama biçimleri, çevrelerinden etkilenme dereceleri, yaşadıklarına verdikleri tepkileri, etraflarına sundukları enerjileri ile her insan başka bir dünyadır… Güneş sistemi içinde görevini yapan Dünyamız, yaratılan insan sayısı kadar dünya barındır içinde. İç dünyamızı ne kadar güzelleştirirsek, yaşadığımız dünya da o kadar güzelleşir. Dünyanın kötü olduğunu düşündüğümüzde kendi dünyamızı gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum.
İç dünyamızı güzelleştirmek için yaptığımız her iyiliğin hiç ummadığımız anda hayatımıza güzellik katarak bize geri döneceğini biliyorum. Bununla ilgili sizlere yaşanmış bir olayı anlatmak istiyorum.
Bir akrabamın yıllar önce anlattığı, başından geçen bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Uzak bir köyden, ilçeye liseyi okumaya gelen bir öğrenci varmış. Hava şartlarının kötü olduğu zamanlarda bu öğrenciyi defalarca evinde misafir etmiş akrabamız. Elinden geldiğince izzeti ikramda bulunmuş. “Yeter ki çocuk okusun. Allah bize de buradan bir sevap yazar.” Düşüncesiyle yapmış iyiliklerini. Aradan uzun yıllar geçmiş. Bir iş için İstanbul’a gitmesi gerekmiş akrabamızın. İstanbul’a gittiğinde, bir sebepten müşkül bir duruma düşmüş. Ne yapacağını bilmez halde bir banka oturmuş. Kara kara düşünmeye başlamış. O esnada yanına birisi oturmuş. Birkaç dakika sonra yanına oturan kişi, akrabamıza isminin yanına amca kelimesini ekleyerek seslenmiş. Akrabamız dönüp baktığında kim olduğunu çıkartamamış. Aradan geçen uzun yılların etkisiyle kendisine hitap edenin kim olduğunu hatırlayamamış bir türlü. Hitap eden kendisini tanıtmış. Tanıtırken, “Falanca yıllarda çok kez evinde kaldım. Çok ekmeğini yedim. Verdiğin harçlıklarla okula gittiğim çok oldu amca. Halâ hatırlamadın mı beni?” demiş. İsmini ve babasının ismini söyleyene kadar akrabamız yine çıkartamamış. Çünkü sadece o yıllarda bile o çocuğun durumunda olan birçok öğrenciyi evinde misafir etmişliği varmış. Akrabamız yanına oturup kendisiyle konuşanın kim olduğunu hatırlayınca, “Seni bana Allah gönderdi.” diyerek yanında oturan kişiye sımsıkı sarılmış. Yıllar önce evinde misafir ettiği çocuk, yıllar sonra kilometrelerce ötede, müşkül bir anında yardımına yetişmiş akrabamızın.
Akrabamız bu olayı anlattıktan sonra, “Yeter ki bir iyilik yap denize at. O seni vakti saati geldiğinde mutlaka bulur.” dedi. Karşıma bir iyilik fırsatı çıktığında ya da iyilik yapan birini gördüğümde, akrabamızın bu sözleri yankılanır beynimde. Akrabamız yıllar öncesinden birinin hayatını kolaylaştırmış, güzelleştirmiş. Bu iyiliğe mukabil yıllar sonra Allah da onun hayatını kolaylaştırıyor ve güzelleştiriyor. Hem de aynı kişinin eliyle yapıyor bunu. Aslında akrabamız yıllar öncesinden, yaptığı iyilikler ile kendi dünyasını güzelleştirmenin yatırımını yapmış. O yaptığı iyiliği karşılık beklemeden yapsa da Allah katında yapılan zerre kadar iyilik boşa gitmez. Tıpkı zerre kadar yapılan kötülüğün kaydının alındığı gibi alınır iyiliklerin kaydı da. Kayıtlarımızda ne kadar iyilik olursa dünyamız da o kadar güzelleşir… Hem kendi iç dünyamız hem ömrümüzü geçirdiğimiz dünyamız hem de ebedi dünyamız güzelleşir…
Son yıllarda çevremde ve kendimizde gözlemlediğim bir konu var. Bizler çetele tutmayı çok seviyoruz. En çok da çevremizdeki insanların yaptığı hataların ya da kötülüklerin çetelesini tutmayı çok seviyoruz. Aradan uzun yıllar geçse de çetelemizdeki çentikleri bir türlü silemiyoruz. Sanki boşluğumuza gelir de unutuveririz korkusuyla, çetelemizi sık sık gün yüzüne çıkartıyoruz ve attığımız çentiklerin üzerinden bir kez daha geçiyoruz. Oysa yapamadığımız, yapma fırsatı varken kaçırdığımız iyiliklerin çetelesini aynı titizlikle tutsak, kendi dünyamızı güzelleştirme fırsatlarını kollasak ne kadar güzel olur. Akrabamızın dediği gibi bir iyilik yapıp denize atsak örneğin. Hiç kimseden karşılık ummadan, öylesine, sade, ufak, minnacık bir iyilik yapsak ve denize atsak nasıl olur? Yaptığımız iyilik
Karşımıza hiç ummadığımız bir anda çıkabilir. Ya da hiç karşımıza çıkmadığını düşünelim, bir iyilik yapıp denize atmanın verdiği lezzeti tatmak bile dünyamızı güzelleştirmeye başlamaz mı?
Bugün bir iyilik yapıp denize atsak, kimseden karşılık beklemeden, öylesine, kimsenin haberi olmadan, iyilik yaparken resim çekmeden, sessiz sedasız, ‘yaptığım iyilikler anlaşılmıyor’ demeden, ufacık, minnacık bir iyilik yapıp denize atsak nasıl olur?
Karşılık beklemeden yapıp denize attığımız iyiliklerle iç dünyamızı güzelleştirebilmek, iç dünyamızı güzelleştirdikçe yaşadığımız dünyayı da güzelleştirebilmek dileği ve duasıyla.
Saygılar, sevgiler.