YAKTIN YÜREĞİMİ KÜÇÜK KIZ!            

“Yan, ey yüreğim, yan:
Yakamaz yanmayan!”[1]

Bu iki mısranın adı “Yakmak” Ârif Nihat Asya’ya ait olan bu mısralar, içten dışa doğru büyüyen duyguların lokomotifi gibi. Yürek ne için yanıyorsa lokomotif o yöne doğru gider. Yanarken yakar. O yandıkça etkisi altına gİrer alem. Bir gaye uğruna bütün gücünü kullanarak çabalamanın adıdır, “Yanmak”.

Dün on yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Çakmak çakmak gözlerinde sorumluluk çıraları yanıyordu. Sorumluluğunu yerine getirebilmek için olanca gücüyle çabalıyordu. Bir gaye uğuruna yanıyordu… Yakıyordu…

“On yaşlarında bir çocuğun ne sorumluluğu olabilir ki?” diyenler vardır belki. Hayat bu beklemiyor. Akıp giderken beklemediği gibi bir çocuğa sorumluluklar yüklerken de o çocuğun büyümesini beklemiyor.

Belediye otobüsündeydik. Otobüs epey kalabalık bir durakta durduğunda on yaşlarındaki kız çocuğu, koşarak otobüse yanaştı. Şoför kapıyı açar açmaz “Umuttepe Hastanesine gider mi?” sorusunu yöneltti. Şoförden “Hayır” cevabını alınca durakta duran bütün otobüslerin yanına tek tek giderek aynı soruyu sordu. Adımları hızlı, sesi telaşlıydı. Nihayetinde bir otobüsün Umuttepe Hastanesine gittiğini öğrendi. Hemen biner diye düşünüyordum. Binmedi. Arkasını dönerek “Anne bu gidiyormuş.” dedi. Çocuğu ilk gördüğümde; hızlı hareketlerine, telaşına, tek başına oluşuna şaşırmıştım. Arkasına dönüp annesine seslendiğinde daha da şaşırdım. Çünkü annesi genç bir hanımdı. Gözlerinde güneş gözlükleri, elinde beş ya da altı yaşlarında bir kız çocuğu ile durağın gerisinde bekliyordu. “Neden kendisi sormuyor da küçük kız çocuğunu bu kadar çabalamak zorunda bırakıyor?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Durağın gerisinde bekleyen anneyi, zihnimde yargılamıştım bile.

Her zaman olduğu gibi ön yargılarımla eleştirdiğim durumdan pişman oldum. Kadının gözleri görmüyormuş… O kız çocuğunun annesinin yanına koşarak gidip elinden tutup otobüse bindirmeye çalışmasından anlamıştım bunu. Annesinin bir elinden o tutuyordu. Diğer elini de kardeşine tutturmuştu. Hem kardeşi kaybolmasın hem annesinin bir bastonu da o olsun istiyordu. On yaşlarındaki bu kız çocuğunun minik omuzlarında hem annesinin sorumluluğu hem kardeşinin sorumluluğu vardı. Bu sorumluluklar bizim gördüklerimizdi. Kim bilir daha göremediğimiz, sahnenin arkasında ne tür sorumlulukları yüklenmişti küçük omuzları….

Bir ara binecekleri otobüs hareket edecek gibi oldu. “Anne az bekle.” dedi.  Koşarak otobüsün yanına gitti. “Abi bekle ne olur! Annem hızlı yürüyemiyor. Ne olur az bekle.” Annem görmüyor, demedi. Hızlı yürüyemiyor, dedi. Bu küçük kahraman bu kadar sorumluluğunun yanında annesini incitmemek için de gayret gösteriyordu. Kızının çabalarıyla otobüse yetişen annenin yüzünde tebessüm belirmişti. Çok büyük gayretlerle annesini ve kardeşini otobüse bindirmeyi başaran, kız çocuğunun yüzünü görmeliydiniz. Görevini yapmanın huzuru hiç bu kadar saf, sevimli ve aydınlık olmamıştır. Otobüsten inerken ve geri dönerken de aynı zorlukları aynı endişeyi yaşayacaktı bu küçük kız. Yüzündeki huzurun arkasındaki endişeleri şimdilik ortaya çıkartmak istemiyordu.

Yüreğimi yaktın küçük kız! Öyle çabalıyordu ki… Sorumluluklarıyla yüreği öyle yanıyordu ki… Onun yüreğindeki yangın, çabasını fark eden herkesi yakmıştır. Onun yanan ve yakan yüreği, Ârif Nihat Asya’nın mısralarını getirivermişti dilime. “Yan, ey yüreğim, yan: Yakamaz yanmayan.”

Küçük omuzlarına yüklenen sorumlulukları, sızlanmadan taşıyan bu küçük kız; birçok yetişkinin dahi kaldırmakta zorlandığı bir işi iştiyakla yapıyordu. Otuz kırk yaşlarındaki bir yetişkinden farksızdı hâli. Tek fark küçük oluşuydu. Bedeni, annesine baston olan elleri, işleri hâl etmek için koşar adım giden ayakları küçüktü. O, saçlarında yıldızlı tokalar olan küçücük bir kızdı sadece.  Ey küçük kız sen yıldızlardan daha güzelsin.

Yetişkinlerin dahi sorumluluktan kaçtığı zamanımızda, annesini mutlu etmek için çırpınan bir küçük kız… Annesi için yüreği yanan bir küçük kız… Yükü ile yüreğinin yangınını körükleyen bir küçük kız… Yüreğimi yaktın küçük kız!

Görenleri hayretlere salacak kadar güzel bir hayatın olsun küçük kız. Sorumluluklarından büyük hayallerin, hayallerine ulaştıracak kanatların olsun küçük kız. Her şey umduğundan çok daha güzel olsun. Yüzün hep gülsün. Çocuklar hep gülsün.

Saygılar, sevgiler.


[1] Ârif Nihat Asya, Kökler ve Dallar, Ötüken Yayınları, 2023, Sayfa 179.