VAKİT ÖYLE BİR VAKİT Kİ!

Karakterimiz oturana kadar hepimiz türlü türlü evrelerden geçeriz. Kimimiz sessizliğin derin denizlerinde boğulacağını hissettiği anda çıkar suyun yüzüne. Kimimiz ise yangınlar içinde asabiyetini körüklerken dinginleştiren serin sulara kavuşur. Hepimizin karakterini bulma serüveni farklıdır. Hayat merdiveninin her basamağında farklı mücadeleler vererek gerçekliğin ve gerçeklik içindeki yerimizin boyutunu anlarız. Kişi anne karnına düştüğü andan itibaren Allah tarafından muhafaza edilir. İçine doğduğu aile kişinin şansı ya da şanssızlığıdır. Değerlerine bağlı olan, o değerleri yetiştirdiği evladına öğreten, saygı ve sevginin var olduğu ailelere doğan çocuklar elbette ki şanslıdır. Böyle bir aileye doğma şansına sahip olmayan çocuklar dünyaya çok daha farklı pencereden bakarak tanırlar hayatı. Pencereleri ne kadar farklı olsa da Allah koruduğu ve idrak kabiliyeti verdiği her insana, karakterini güzelleştirecek yolları mutlaka açacaktır. Güzelliklere eriştiren yollarda gayret göstermek ise kişinin çabasına kalmıştır. Ancak bugün istikamet üzerinde kalabilmek, karakterini sağlam temeller üzerine oturtabilmek her zamankinden, her devirden çok daha zor…
Vakit öyle bir vakit ki; geleceğimizi emanet edeceğimiz evlatlarımızı her cepheden çürütmeye çalışan fitneler, dur durak bilmiyor. Dört bir taraftan değil dairesel olarak gençlerimizin, çocuklarımızın üzerine doğru tutulmuş fitne okları var. Bu oklardan evlatlarımızı, gençlerimizi koruyabilmenin tek yolu ise onları muhafaza altına almaktır. Muhafaza altına almak derken, dışarıya çıkartmamaktan, ellerinden telefonu, tableti, iletişim araçlarını almaktan bahsetmiyorum. Evlatlarımızın içinde boy atıp etrafını çepeçevre saracak bir zırhı oluşturmaktan bahsediyorum. Bu zırh iman zırhıdır kıymetli dostlar. Öncelikle Allah’a iman… Korkuyla, cennet vaadiyle oluşan bir iman değil gerçek sevgiyle yoğurulmuş, saygıyla kıvama gelmiş ve edep ile pişmiş bir imandan bahsediyorum…
Mesele bizim zamanımızdaki gibi evlatlarımızın karakterlerini sağlam oluşturabilmekle bitmiyor artık. Mesele oluşan karakterlerini manevi zırhlar ile kaplayarak zamanın fitnelerinden muhafaza edebilmek… Çünkü zamanın fitnesi var oluşu kaidesini yıkmaya kadar geldi kıymetli dostlar. Var oluş kaidesinin en temel ögesi ailedir. Dünyanın en derin fitneleri yıllarca aileyi yıkmak üzere kurulmuştur. Ailenin var olması demek, toplumların sağlam temeller üzerinde durması demektir. Yani aile toplumun temelidir. Hepimiz aileyi yıkmak üzerine nasıl oyunlar oynandığını az çok biliriz. Ancak hiçbiri zamanımızdaki kadar yıpratıcı, iğrenç, insanlık dışı olmamıştır. Fitne öyle büyüdü ki gençlerimizin, evlatlarımızın cinsiyetlerine kadar ulaştı. Etrafta hiç rahatsız olmadan dolaşan eşcinseller türedi. Bizler uyurken alttan alta yıllarca büyük temeller atmışlar bu fitne için. Şimdi ise açık açık insanların beynine bu fitneyi işlemekten çekinmiyorlar.
Yurt dışında yaşayan bir akrabamız bu konu ile ilgili endişesini anlattı. Akrabamızın yeğeni, anaokuluna giden çocuğunu okuldan almaya gittiği vakit, bir etkinliğe denk geliyor. Etkinliğin Türkçe karşılığı, Cinsiyet Seçme Etkinliği… Etkinlikte her insanın kendi cinsiyetini seçme hakkı olduğundan bahsediliyormuş… Çocuğun annesi, kanım dondu, ifadesini kullanarak anlatmış şaşkınlığını, korkusunu, endişesini…
Anaokuluna giden çocuklara bile aşılanan bu iğrençliğin boyutu elbette ki burada bitmiyor. Anlatmaya dilimin el vermediği daha ne iğrençlikler bizim geleceğimiz evlatlarımızın beyinlerine işleniyor. Bütün dünyada aileyi bitirmeye yönelik bir çalışma bu… Dayatılmaya çalışılan her fikir gibi ‘Özgürlük’ kılıfıyla servis ediliyor bu iğrençlik…
Sizce neden bu kadar uğraşıyorlar aile yapısı ile… Neden toplumun yapı taşı, temeli olan ailenin altına döşüyorlar bu insafsız bombaları. Aileyi bitirmek için… Peki ne geçecek aileyi bitirince ellerine… Bunun birçok sebebi var… En büyük sebeplerinden biri elbette ki hükmedebilmek… Artık dünyaya gelen bir insanın anne karnından doğal yollarla değil, uygun zeminlerin hazırlandığı merkezlerde, istedikleri düşünceyi kodlayabildikleri merkezlerde dünyaya gelmesini istiyorlar… Allah fırsat vermesin. Bu söylediğim bazılarınıza abartılı veya uydurma gelebilir. Ufak bir araştırma ile söylediklerimin gerçekliğini test edebilirler.
Lgbt tuzağına düşen her insan her genç hatta artık, bu kelimeyi çok üzülerek yazıyorum, her çocuk onların fitnelerine destek olup emellerine daha hızlı erişmelerine sebep oluyor. İşte bunun için evlatlarımızı, gençlerimizi zırh ile muhafaza altına almalıyız. İmanın gücünden daha etkili bir zırh yoktur. O zırhı evlatlarımız sadece ve sadece sevgi ile kabul ederler. Allah’ı sevdirmeyi başardığımız gençler kurtulmuş demektir. Bir gencin kurtulmasının kıymetini bugün anlayamayabilmek çok önemli. Ertelediğimizde iş işten geçmiş olabilir. Yani bizler öyle sevmeliyiz ki Allah’ı, öyle iman etmeliyiz ki ardımızdan gelen nesil de sevebilsin ve iman edebilsin… İş bizde bitiyor kıymetli dostlar…
Her daim zamanın fitnelerine uyanık olabilmek, gereğini yapabilmek, nesillerimizi koruyabilmek duası ve dileğiyle. Allah sonumuzu hayır etsin…
Saygılar, sevgiler.